Cehennem Üzerine Karikatürler

27 Nisan 2008 Pazar







Adamın Biri: Takmıyorum

26 Nisan 2008 Cumartesi

Adamin biri şidddetli ishal şikayetiyle Çapa Hastanesine basvurur.İşlemleri devam ederken karışan kağıtlar sonucunda adamı psikiyatri servisine havale ederler. Aradan 15 gün geçip taburcu olma günü gelince arkadası bizim adamı karşılamaya gelir.
-Nasil oldu geçti mi ishal? der arkadaşı.
Bizimki ise :
-Hayır geçmedi ama artık takmıyorum.

Aşk: Ameliyat Yeri

İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar.Delikanlının tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına fısıldar :
-Sevgilim sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.
Delikanlının gözleri parlar.
-Göster canım göster.
Kız eliyle uzak bir yeri göstererek :
-Bak şu ilerde görünen sarı bina var ya, onun üçüncü katı....

Aşk: Aynı Şey

Kadınla erkek konuşuyorlardı :
-Sevgilim, söyle bana hayatına giren ilk erkek ben miyim?
-Tabii canım, ama anlamıyorum, nedense bütün erkekler hep aynı şeyi soruyorlar!...

Gelin Adayı

Çöpçatan, damat ve gelin adayını karşılaştırır.Gelin zengin olduğundan damat adayı ufak tefek kusurların bağışlanması için önceden uyarılmıştır.
Gelin adayı odaya topallayarak girer.
Damat adayı çöpçatana bakar :
-Topal bu, der.
Çöpçatan başıyla onaylar.
Damat gelinin saçlarını okşamaya kalkar.Peruk elinde kalır.Çöpçatana bakışlarıyla :
-Kel bu, der.
Çöpçatan başıyla onaylar.
Damat adayı odadaki gümüş takımlara antikalara bakar.Onların da sahte olmasından şüphelenir.Çöpçatanın kulağına fısıldamak ister.
Çöpçatan :
-Rahat konuşabilirsin, duymaz kulağı sağırdır, der.

Mutlu Musun?

23 Nisan 2008 Çarşamba

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce ugrasiyorsam
bir çok arkadasim var demektir..Faturalarimi zorlukla da olsa ödeyebiliyorsam,
bir isim var demektir...Pantalonum biraz sikiyorsa, aç kalmiyorum demektir...
Gölgem beni izliyorsa, günes isigini görüyorum demektir...Park ettigim yerden
is yerime kadar yolu uzun buluyorsam, iyi yürüyebi-liyorum demektir...Metro
beklerken yanimdaki adam anahtarlariyla oynuyor ve bu sesten o raatsiz
olmuyorsa, ben iyi duyuyorum demektir...Camlari silmem, muslugu onarmam
gerekiyorsa, bir evim var demektir...Dogalgaz faturam yüklü geliyorsa,
isiniyorum demektir...Yiginla ütülenecek ve yikanacak çamasirim varsa, yiginla
giyecegim var demektir...Çalar saatimin sesiyle, sabahin köründe uyaniyorsam,
yasiyorum demektir...Aksamlari kendimi yorgun hissedebiliyorsam ve bacaklarim
agriyorsa, ogün ben üretici olmusum demektir...Ev telefonum sik sik çaliyorsa,
beni seven insanlar var demektir...Ve tüm bunlarin ayrimini yapabiliyorsam, ben
MUTLUYUM demektir...Hayata dair her seyi paylasmaya devam...Hep birlikte
sevgiyle ve dostlukla...
ECABUK@

Arada "R" Var!

22 Nisan 2008 Salı

Tabura yeni bir komutan gelmiş ve askerleri toplayarak bir konuşma yapacağını belirtmiş. Bütün askerler toplanmışlar ve komutan başlamış konusmaya: "Bugün tanışmak için sizleri buraya topladım. Benim adım Ahmet, soyadım Kırç. Yeniden söylüyorum, Kırç. Arada R var. Sakın ola diliniz sürçmesin çok fena yaparım. Herkes iyice ezberlesin hata istemem! Askerler dağılmışlar ve herkes "Arada R var, arada R var," diye içinden ezbere koyulmuş. Komutan ise bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermek için sağda solda gördügü askere soruyormuş:

"Sen!"
"Emredin komutanım!"
"Soyadım ne benim?"
"Kırç komutanım!"
"Aferin! işinin başına!"

Komutan böyle böyle her gün bir kaç kere soyadını soruyor ancak kimse şaşırmıyormus. Laz ise bu onuda çok sancılıymış. Ya bir gün piyango kendisine çıkarsa ve şaşırırsa diye daralıp dururmuş. Nihayet bir gün tören esnasında komutan aniden arkasına dönmüs ve Laz'ı işaret ederek "Sen! Soyadım ne benim?" diye sormuş. Laz heyecandan konuşamıyor, nutku tutulmuş. Yaprak gibi sallanmaya başlamış. Komutan gayet sinirli: "Sana söylüyorum, yanıt ver, asabımı bozma!"

Hemen arkasındaki arkadaşı bakmış Laz'ın başı belaya girecek hemen fısıldamış: "Arada R var, arada R var..."

Bunun üzerine Laz yanıt vermiş: "Gört!..."
sumru@

Hayatın Püf Noktaları

> *Zor açılıp kapanan çekmecenin sürten kısınlarına vazelin sürün.
> *Başınız ağrıyorsa kahve çekirdeğine limon sıkıp yiyin.
> *Şarap şişelerinin mantarını tekrar şişeye geçirmek için mantarı
> kaynar suyun içine atın.
> *Ağız kokusuna karşı kahve çekirdeği çiğneyin.
> * Dişlerinizi temizlemek için çileği ezin ve diş fırçanızın üzerine
> koyun. Diş etlerinize kompres yapın. Sonra dişlerinizi fırçalayın.
> * Küçük yanıklara temiz bir süngeri hafifçe ıslatın. Dondurucuya
> koyun, soğuk süngerle yanmış yerin üzerine hafif hafif kompres yapın.
> * Fermuarınız sıkışırsa bir kurşun kalemle fermuar dişlerinin üzerini
> karalayın.
> *Gözlük camınıza gliserin ile silerseniz buğulanmadığını göreceksiniz.
> *Ayakkabılarınız ayağınızı sıkıyorsa, bir bardak saf alkolü
> ayakkanının içine dökün. İyice derisine yedirin ve giyin. Derisi
> ayağınıza göre açalıcakdır.
> *Fareleri kaçırmak için bir karton parçasınını üzerine nane yağı sürün
> ve farelerin geldiği yere koyun.
> *Arı ve sinek sokmalarına karşı, kesme şekere biraz ıslatın. sokulan
> yerin üzerine hafifçe bastırın.Bu zehiri alır, kaşınmayı ve şişmeyi
> önler.
> *Boya kokusunu gidermek için, iki büyük baş soğanı soyupikiye
> bölün,suyun içine atın.
> *Küçük cam kırıklarını temizlerken ıslak pamuk imdadınıza yetişir.
> *Ağzı dar şişe ve kavanoz temizlemek için biraz deterjan, biraz su ve
> bir kaşık pirinci kavanoza koyup çalkalayın.
> *Haşladığınız yumurtanın suyunu evinizdeki çiçeklerin dibine dökün.
> *Boya fırçaları sertleşmişse kaynamış sirkeli suda
> bekletin.Yumuşadığını göreceksiniz.
> *Gülleriniz boyunlarını bükerse önce sıcak suya, sonra soğuk suya
> batırın.
> *Sigara küllerinizi saksınıza koyarsanız yapraklardaki kurt ve
> böcekleri yok edersiniz.
> *Soyulmuş patateslerin kararmasını istemiyosanız içinde su ve tuz olan
> bir kabın içine koyup buzdolabında saklayın.İki hafta dayanır.
> *Dereotunu saklamak için, temiz bir havluya sarın, bu şekilde naylon
> torbaya koyup buzdolabında saklayın.
> *Balık kokan tava için önce limonla ovun daha sonra yıkayın.
> *Kesik limonu saklamak için, bir tabağa toz şeker serpin, kesik tarafı
> şekerin üzerine gelecek şekilde koyun.Limonu iki hafta kurumadan
> saklayabilirsiniz.

Kıskanmak ve içimizdeki Bıçak

KISKANMAK VE İÇİMİZDEKİ BIÇAK

Bıcağı saplayan çıkarsın isteriz.

Kuşkunun ya da kaybetme endişesinin hançerini kim içimize sapladıysa, onu ordan çıkarma ve yaramızı iyi etme kudreti de yanlızca ondadır çünkü.

İçimize yerleştirdiği andan itibaren sivri pençeli bir kara kuş gibi bizi didikleyen kıskançlığı insanoğlunun en çözümsüz dertlerinden biri haline getiren de, çareyi o kara kuşun içimize yerleştirip bizi çaresiz bırakanda aramak zorunda kalmamızdır.

O kara kuş sanki boynuna takılı gizli bir iple onu oraya yerleştiren sahibine bağlıdır, o uzaklaştığında kuşun pençeleri daha da keskinleşir, gagası değdiği her yeri dağlayan zehirli bir diken gibi daha da derine batar; sahibine yaklaştıkça vahşeti azalır.

Ve biz, acımızı hafifletebilmek için o kara kuşun sahibinin peşinden sürüklenir gideriz. Bütün istediğimiz kuşun sahibine kimsenin dokunmaması, onun kimseye yaklaşmamasıdır; o birden hoşlandığı ya da birine dokunduğu zaman içimizdeki bıçak kımıldar, kuş çanavarlaşır.

Şeytanın yarattığu mora doğru her tür karanlık rengin kıpraştığı bir gökkuşağı, sevdiğin tarafından sevilmediğinin endişesinin yarattığı keder, istediğine dokunamamanın getirdiği huzursuz yanlızlık duygusu, beğenilmediğine inanmanın yaratttığı aşağılanma, bir başkasının sana tercih edildiğini düşünmenin getirdiği eziklik ve öfke, alay edilme korkusu, benliğine olan güvenini kaybetmnin sonucunda kendini değersiz görme, bir başkasının beğenisine muhtaç. olduğunu hissetmenin zavallılığı.

Bütün bu karanlık, bu yok edici duygular demirden bir kapak gibi kapanır üstüne.

Kendini tutsak, kıskandığını özgür görürsün.

Sen kımıldıyamazken onun her an başka biriyle oynaştığını hayal edersin.

Şüpelenir bilenirsin.

Hayaller uydurursun.

Belki de kendini çok aşağılanmış bulduğundan, kendinden intikam almak ister gibi, canını en çok yakacak hayalleri yaratırsın zihninde, onun bir başkasıyla nasıl seviştiğini, neler fısıldadığını, neler yaptığınuı eb ince ayrıntılarına kadar canlandırırsın aklında.

İyi haberlere inanmakta güçlük çekersin, kötü haberlere ise inanmaya hemen hazırsındır.

Kıskançlık başladıktan sonra kuşku keskin dişleriyle öyle kemirir ki içinde herhangi bir şeye inanabilecek sağlam tek bir yapı bile kalmaz; uçurumlarla dolar zihnin; inanmak istediğin, inanmaktan sevinç duyacağın her haber, her bakış, her söz her gülümseme, aynı kuyrukluyıldızlar gibi, bir anlık bir ışıkla parladıktan sonra o uçurumlara doğru kayıp kaybolur.

Ne gariptir, seni sevindiren o gülümseyişi görüp o sözü duyduktan sonra, o bir anlık sevinci yaşayıp da ardından kaybedince kuşkuların eksileceğine daha da artar, o gülümseyişin seni aldatmak için olduğunu düşünürsün, bu sefer kuşkularına düşmanlık da karışır.

Ve bir insanın birini hem sevip hem de ona düşmanlık duyması kadar taşınması zor bir duygu ikiliği, inanın az bulunur.

Bu hal, bıçağın artık iyice derine saplandığı, kuşun kanatlarını açarak çılgınca çırpındığı bir haldir.

Bıçağı saplayanın bile acıyı yatıştırmakta zorlanacağı bir hal.

Yine onun peşindesindir, onun yanında olmak, onu görmek, onun bir başkasına dokunmadığından emin olmak istersin, ama artık acı, sahibinden bile kopmuş, bozulmuş bir ordu gibi denetimden çıkmıştır.

Kıskandığın her kıpırdandığında bıçak derine iner, kuş canavarlaşır.

Acıyı iliklerine kadar hissedersin.

Bu acıdan kurtulabilmek için ölmeyi ve öldürmeyi bile düşünürsün.

Othello, böyle bir durumdayken karısının değil de düşmanının sözlerine inanır, o iri se siyah elleriyle okşamaya kıyamadığı o beyaz boynu sıkar.

Shakespeare, bir insanın içinde, sevdiğinden kuşkulanmak için ekilecek kötü tohum bekleyen uğursuz bir toprak olduğunu anlatır bu piyesinde; o tohumun nasıl büyüdüğünü, kıskançlığın her duygudan daha büyük ve daha geniş bir ağaç haline gelip bütün öbür duyguları gölgesiyle örtebildiğini gösterir.

Artık her baktığında, eskiden sevgiyi, neşeyi, sevinci gördüğün yerlerde ihaneti ve aşağılanmayı görürsün.

Birisini istemenin ağır bir zincir bigi bütün ruhuna dolandığını, seni güçsüzleştirdiğini, seni senden çaldığını hissedersin.

Bir yandan zincirini biraz gevşetsin, bıçağı biraz çeksin diye yalvarır, bir yandan da seni yatıştıracak her sözü seni kandıracak bir tuzak gbi görürsün.

Çırpınmaya başlarsın.

Acıklı ve zavallı bir çırpınıştır bu.

Sesin değişir, bakışların değişir, konuşman değişir.

Daha önceleri seni güldüren bir şaka şimdi yaralayan bir alay olarak çarpar kulaklarına.

Öfkelenirsin, kabalaşırsın; çaresizliğin acıklı çirkinliği yerleşir davranışlarına.

Sevilecek yanlarını kaybedersin.

Artık iyileşmek bile değildir istediğin, zaten iyileşebileceğine olan inancını da elden kaçırmışsındır; istediğin, kıskandığın canını acıtmak, onu cezalandırmak, senin çektiğini onun da çekmesini sağlamaktır.

Ama bunu pek başaramazssın.

Onun ne canını acıtmayı ne de onu güldürmeyi.

Sıkılır ve sıkarsın.

Acı dayanılmaz hale geldiğinde, bir gün, aniden kendini kurtulmuş, özgürleşmiş, iyileşmiş hissedersin; yalancvı bir duygudur bu, sevinçle sarılırsın ama, aynı kabuslarda olduğu gibi sarıldığın o sevincin kısa sürede yeniden ellerinin arasında bir kedere dönüştüğünü fark edersin.

Bu kısa sevincin ardından gelen sarsıntı ise büyük bir şaşkınlık yaratır.

Ama bu sarsıntıyı iyileşmenin ilk işaretidir.

Altında ezildiğin, seni sen yapan ve rusal mimarisini ayakta tutan bütün sütunları birer birer kırıp seni çökerten o acılara, şüphelere, aşağılanmalara daha fazla dayanamayan varlığın, nerdeyse senden bağımsız bir şekilde, hayvansı bir içgüdüyle kurtulmak için silkinmeye başlamıştır.

Kurtuluş anları daha sık yaşanır olur.

Ançak kıskançlıktan ve acıdan kurtulurken sevgiden de kurtulduğunu, sevdiğine duyduğun sevginin azalmaya başladığını hissedersin ki, bu da başka bir acı yaratır, çünkü insan birini severse onu sevmekten vazgeçme ihtimalini düşünmeye bile tahammül edemez.

Üstelik ortada kapanmamış bir hesap vardır. Sen acı çekmişsindir; sevdiğini sevmekten, kıskandığını kıskanmaktan vazgeçtiğinde çektiğin acının intikamından da vazgeçeceksin demektir.

Hayat gariptir; kıskançlık yeni başladığında çılgınca kurtulmak ve sevmekten vazgeçmek istediğinde değil de, kurtulma duygusunun seni üzdüğü, vazgeçmek ihtimalini seni tedirgin ettiğinde vageçmeye başlarsın.

Bu macera bitmektedir.

Bir zaman sonra tümüyle kurtulur ve özgürleşirsin.

Bir zamanlar köle olduğunu gösteren o damga vurulmuştur ruhuna.

Sapı kırık bıçak, ölü bıçak bir uş iskeleti kalır içinde.

Bıçağı saplayan çıkarır çünkü; o çıkarmadıkça, kesinliğini kaybetmiş de olsa o bıçak orada durur.

Bazı sabahlar için titreyerek, özlemle ve kederle uyanırsın; o bıçağın ruhuna sapladığı anki ateşi hissedersin içinde, ama o ateş yüzünde tuhaf bir gülümseme bırakarak çabuk söner.

Bıçağı saplayanın çıkarmadığını, kapanmamış bir hesabı taşıdığını hatırlarsın sadece.

Dumurlar

21 Nisan 2008 Pazartesi

> >Geçen sene Hava Harb Okulunun Sinavina
> >gitmek için Bursa
> >Terminalinde
> >otobüsümü bekliyodum. Bu ilginç bi olaya
> >tanik oldum. Adamin teki
> >karisini Istanbula yollamak için bi ototbüs
> >firmasindan bilet
> >almisti. Fakat otobüs firmasi adama ayirdigi
> >bileti baskasina
> >satmis. Adamda
> >bu sinirle gisede görevli olan memura su
> >sekilde bagiriyodu.
> >'Karimi s.ke s.ke götürceksiniz
> >Istanbulaaaaaa...
> >
> >
> > >>*********************************************************************
> >
> >Simdi arkadasimla Taksim'de takiliyoruz bi
> >adam aglayan cocugunu
> >susturmaya çalisiyor. Yanda da bi polis var;
> >sonra adam çocuga dedi
> >ki -Sus yoksa seni polise veririm. Yandaki
> >polis de bi dellendi
> >Lan gerizekaly biz adam mi yiyoruz da bize
> >veriyon cocugu?
> >
> > >>**********************************************************************
> >Bir gün Izmir'de Belediye otobüsünde
> >gidiyoruz arkadaslarla. Bizim
> >arkadas bos yer buldu ve oturdu. Sonraki
> >durakta da eli bastonlu
> >yasli bi amca geldi. Arkadas da killigina
> >adama yer vermedi. Adam o
> >arkadasin oturdugu koltugun yanina geldi ve
> >ayakta arkadasin yer
> >vermesini bekliyor. Fakat arkadas yerini
> >vermedi. Neyse adamcagizin
> >da yazik bastonu otobüs hareket ettikçe bi o
> >tarafa bi bu tarafa
> >kayiyo. Arkadas dayanamadi ve yasli amcaya
> >'Amca bastonun ucuna
> >lastik takarsan kaymaz' dedi. Adam söyle
> >bakti sonra 'o lastigi
> >zamaninda baban taksaydi simdi sen olmazdin,
> >ben de orda oturuyo
> >olurdum' deyince bütün otobüs koptu. Arkadas
> >o gün bu gündür
> >belediye otobüsüne binmez.
> >
> >

İKİ VAKTE KADAR

Eski deyimle basur (yeni ve bilimsel söylenişiyle hemoroit) çekenler bilir, çok ıstırap veren bir hastalıktır. Adamcağız da hemoroitten öyle çekmiş ki...Derken biri Kahve telvesi sür deyince, bir yerlerden kahve bulmuş.Bol bol koyup pişirmiş.Sonra da avuçladığı gibi sürmüş.Sürmüş ama...Ağlaya sızlaya doktora koşmuş. Soyunmuş, eğilmiş.Doktor da eğilmiş, bakarken...Hasta sormuş :
- Ne var doktorcuğum? Ne gördün?
- Vallahi iki vakte kadar bir yol görünüyor.Birde uzun boylu birinden toplu para alacaksınız.Haaa Bir de mektup var.

40 KURAL

1.İnsanlara beklediklerinden fazlasını verin ve bunu gönülden yapın.


2.Her duyduğunuza inanmayın.


3.Bütün paranızı harcamayın.


4.Her arzuladığınızla beraber olmaya kalkmayın.


5."Seni seviyorum." dediğinizde yürekten gelsin.


6."Özür dilerim." dediğinizde karşınızdakinin gözünün içine bakın.


7.Evlenmeden evvel altı ay mutlaka bir deneme süreci yaşayın.


8.İlk bakışta aşka inanın.


9.Kimsenin hayallerine gülmeyin.


10.Sevince tam ve derinden sevin.Sonuçta kalbiniz kırılabilir ama
hayatı gerçek anlamda yaşamanın başka yolu yoktur.


11.Tartışma her zaman olur,yeter ki işi küfürlü kavgaya çevirmeyin.


12.İnsanları değerlendirirken akrabalarını bir kenara koymayı bilin.


13.Hızlı düşünüp,yavaş konuşun.


14.İnsanlar cevabını vermek istemediğiniz bir soru sorduklarında
gülümseyin ve "Neden bilmek istiyorsun?" diye siz sorun.


15.Büyük aşklar ve büyük başarılar için büyük riskleri göze almak
gerekebilir.


16.Annenizi ihmal etmeyin.


17.Biri hapşırdığında " Çok yaşa." demeyi unutmayın.


18.Kayıpları kazanılmış derslere dönüştürün.


19.Üç "S" kuralından şaşmayın : Sev , sevil , sorumlu oL.


20.Küçük kırgınlıkların büyük dostlukları bitirmesine izin vermeyin.


21.Hatayı hissettiğiniz anda durmasını bilin ve hemen düzeltmek için
çaba gösterin.


22.Telefona cevap verirken gülümseyin,karşı taraf sesinizdeki mutluluğu
duyacaktır.


23.Konuşmaktan keyif aldığınız biriyle evlenin.


24.Ara sıra yalnız kalın ve kendinize vakit ayırın.


25.Değişime hep açık olun,ancak değerlerinizi yitirmeyin.


26.Bazen en iyi cevap,cevap vermemektir,unutmayın.


27.Daha çok kitap okuyup,daha az televizyon izleyin.


28.İyi ve dürüst bir hayat yaşayın.Yaşlanıp geriye baktığınızda
keyfiniz kaçmasın.


29.Allah'ın ipine sarılın,ama arabayıda kilitlemeden bırakmayın.


30.Sakin bir ev ortamı yaratmak için her şeyi yapın.


31.Sevdiklerinizle münakaşa edecek olursanız,sadece o günün konusunu
tartışın,eski dosyaları açmayın.


32.Satırarası mesajları algılamayı öğrenin.


33.Bilgeliğinizi paylaşın.Bu "Efsane" olmaya giden yoldur.


34.Tabiat Ana'ya karşı nazik olun.


35.Dua edin ! Muhteşem bir güç olduğunu göreceksiniz.


36.Karşınızdakinin sözünü kesmeyin.Hele sizi övüyorsa asla.


37.Başkasının işine burnunuzu sokmayın.


38.Öpüşürken gözü açık kalan sevgiliden şüphe edin.


39.Yılda en az bir kez daha evvel hiç gitmediğiniz bir yeri görün.


40.Çok paranız varsa yoksullara yardım edin. Zenginliğin en güzel
tarafı budur.


41.Bazen istediğinizin olmaması ihtimali vardır,unutmayın.


42.Önce bütün kuralları bilin. Sonra belki bir iki tanesini
çiğneyebilirsiniz.


43.En güzel ilişkilerde karşılıklı aşk, karşılıklı ihtiyaçtan üstündür.


44.Başarınızı ona ulaşmak için neler kaybettiğinizle ölçün.


45.Karakteriniz bir anlamda alınyazınızdır, ona göre...

Sütlü Kahve

20 Nisan 2008 Pazar

Bir gün kahvede oturanlardan birisi demiş ki :
-Kahvenin önünden ilk önce erkek geçerse kahve, kadın geçerse süt içelim, demiş.
Kahvenin önünden Bülent Ersoy geçmiş, sütlü kahve içmişler.

Atilla Önder

Politika Dediğin

Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan olarak dünyaya dönünce, Kruçev tarafından kabul edilmişti.Kruçev, hoşbeşten sonra Gagarin'e :
-Sana bir şey soracağım açık açık söyle, dedi.
-Yukarıda onu gördün mü?
-O dediğiniz kim?
-Canım söyletme işte beni! O'nu...Yani, Tanrı'yı gördün mü?
-Evet efendim...Çok yakınımda olduğunu her an hissettim.
Kruçev, eliyle hırsla dizine vurdu :
-Biliyordum zaten olduğunu! Bak Yuri...Bunu kimseye söylemeyeceğine bana yemin et.Söylersen, bütün politikamız tepetaklak olur!
Aradan bir süre geçti.Bu sefer Yuri Gagarin Papa tarafından davet edildi.Vatikan'daki görüşmede, biraz hoş-beşten sonra Papa, Gagarin'e :
-Bak, evladım, dedi.Sana birşey soracağım.Yukarıya çıktığın zaman O'nu gördün mü?
Gagarin, ettiği yemini hatırlayarak :
-Hayır efendim, diye cevap verdi.Hiç birşey görmedim.
Papa hırsla elini dizine vurdu :
-Biliyordum zaten olmadığını! dedi.
Sonra Gagarin'e iyice sokularak kulağına şunları fısıldadı :
-Görmediğini kimseye söylemeyeceğine yemin et! Yoksa bütün politikamız allak bullak olur!

İMPARATORUN ÇALIMI

Ecdadının ve kendisinin zamparalığıyla övünen Roma İmparatoru Srenismus, imparatorluk ülkelerini dolaşırken, bir gün kalabalıkta, kendisine son derece benzeyen bir köylü görür.
Adamı yanına çağırıp sorar :
-Annen sarayda hiç çalıştı mı?
Köylü cevaplar :
-Hayır haşmetmeap, babam çalıştı

CENNETE Mİ? CEHENNEME Mİ?

Marilyn Monroe ahıret gününde Allah'ın huzuruna çıkmis.
Allah :
-Senin yerin cehennem, demiş.
Marilyn :
-Nasıl olur, benim orada vücudum bozulur, hayranlarım benden nefret eder, demiş.Bunun üzerine bir test yapılması kararı alınmış.
Cebrail :
-Bak, demiş.Çırılçıplak bu koridordan aklına kötü birşey getirmeden geçersen cennete ulaşırsın.Ama aklına kötu birşey getirirsen ayaklarının altıı acılır cehenneme düşersin.
Neyse Marilyn soyunup yurumeye başlamış.İki üç adım atmışki küüüüt diye bir ses duyulmuş.Büyük bir korkuyla arkasına dönen Marilyn Cebraili yerinde görememiş.

Şeytan Temel

19 Nisan 2008 Cumartesi

Temel cok guzel bir Rus kadiniyla evlenen Dursun'un karisina kafayi takmis. Ne yapsamda bu kadinla birlikte olsam diye ici icini yiyormus.
Bir gun Temel dayanamayip Eva'nin yanina gitmis;
-Temel: Senden cok hoslandim seninle birlikte olmak istiyorum der :
-Eva: Hay hay neden olmasin ama 100 dolarini alirim.
-Temel: Tamam o zaman ben hemen para ayarlayayim der.
-Eva:Musait olunca ben seni ararim gelirsin der.
Ertesi gun Eva, Dursun ise gittikten sonra Temel'i aramis;
- Eva: Temel'e 100 dolarin hazirsa hemen gel der:
-Temel: Hazir hazir hemen geliyorum.
Temel 100 dolari Eva'ya verdikten sonra isi bitirmisler ve Temel evden cikip gitmis.
-Aksam Dursun eve geldiginde;
-Dursun: Hanim temel bugun buraya geldi mi ?
-Eva: Seyyyy...Geldiiii Dursunnnn.....
-Dursun: Peki sana 100 dolar verdi mi?
-Eva: Seyyy Dursunnnn beni dinleee...Seyyyy verdiiiii......
-Dursun: Temel sabah kostur kostur yanima geldi,Dursun bana acil 100 dolar lazim ogleden sonra size ugrar yengeye birakirim dedi....
-Ula bu temel cok durust adam ya...

İŞGÜZARLIK YOK

18 Nisan 2008 Cuma

Fırtınalı bir havada vapurun güvertesinde dolaşan bir genç kadının yanına sokulan tayfalardan biri
" Burada durmayın hanimefendi," der. " Her an bir dalga alıp sizi denize sürükleyebilir."
Tam bu sırada kadının yanında bir adam biter.
- " Baksana bana sen," diye tayfaya homurdanır. "O, benim karım. Sen kendi işine bak lütfen... "

ulku.yilmaz@

ikram

Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak şu ricada bulunur :
- Pek susadım, buralarda su bulamadım, lütfen bana bir bardak su verir misiniz?
Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak, kısa bir tereddütten sonra :
- İstersen ayran getireyim, der.
Adam bu teklifi teşekkürle kabul ettikten az sonra, çocuk bir çanak ayran getirir.
Adam ayranı içtikten sonra çocuk :
- İstersen daha getireyim, der.
- Zahmet olur yavrum.
- Hayır, zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik!
Bunun üzerine, adam iğrenerek, elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır :
- Anne, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı!

iyilik Melegi

Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses :
- Binme, bu uçak düşecek!
Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş.
İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış :
- Uçak düştü kurtulan olmadı!
Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında :
- Binme bu trene, raydan çıkacak!
Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş :
- Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı...
Allahına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses :
- Bu otobüse binme, freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış :
- Sen kimsin yahu?
- Ben senin iyilik meleğinim!
Adam iyice kızmış :
- Ulan evlenirken neredeydin!

ÇOK ÇALIŞIYOR GÖZÜKMEK İSTEYENLER İŞİN ÇOK ÖNEMLİ 10 KURAL

Gösterimde olduğu ülkelerde ilgiyle izlenen Seinfeld dizisinde George Costanza'yı canlandıran Jason Alexander, iş yerinde 'çok çalışıyor' görünmek isteyenlerin yapması gerekenleri sıraladı. İnternet kullanıcıları arasında dolaşan kurallar listesinin ilk maddesi; "Her zaman ellerinde dokümanla yürü"... Alexander'a göre, ellerinde çeşitli doküman bulunan insanlar, özellikle işverenlerin gözünde kolayca çok çalışıyor imajı çizebiliyorlar.
Jason Alexander'a göre "Çalışıyor Gözükmenin 10 Kuralı" şöyle:
1- Her zaman ellerinde dokümanla yürü.
2- Bilgisayarı meşgulmüş gibi kullan! Tabii iş yapıyorum diye maillerini kontrol edebilir, chat yapabilir, hatta sevdiğin bir arabanın özelliklerini takip edebilirsin. Eğer patron yakalarsa, ''Yeni bir yazılım deniyorum'' mazereti genellikle çalışır.
3- Masanı kalabalık tut. Çalışma masası üzerinde ne kadar çok malzeme varsa o masanın sahibi, işverenlere, o kadar çok çalışkan gözükür. Bu sebeple masanızda ilgili ilgisiz her zaman bir sürü şey bulundurun.
4- Sesli mesaj sistemi kullan. Gün boyu seni sürekli birileri arayarak onlar için bir şeyler yapmanı isteyecektir. En önemlisi de senin internette surf ile geçebilecek zamanını çalacaklar. Bu sebeple eğer mümkünse sesli mesaj sistemi kullanmak akıllıca bir çözüm olur. Hatta cihaza ''Yoğun işlerim sebebiyle şu an yanıtlayamıyorum, lütfen adınızı ve telefonunuzu bırakın, daha sonra size döneyim'' mesajı yerleştirmek akıllıca bir davranış olur.
5- Sabırsız ve huzursuz davran. Eğer işverenlerin gözü önündeyken aceleci ve huzursuz davranırsan, patron sizin çok çalışmaktan gerilmiş olabileceğini düşünecektir.
6- Ofisi geç terk et. Her zaman çalıştığın yeri geç terk et. Özellikle patron oradaysa ondan önce asla çıkma. Masanda bazı magazin dergilerini ya da gazeteleri oku ama sakın erken çıkma.
7- Etkileyici iç geçir. Aynı ortamda birileri varken yüksek sesle iç geçirmek, çevrendekilere son derece yoğun ve baskı altında olduğun mesajını verir. Patronlar buna bayılır.
8- Yığın stratejisini iyi uygula. Odanın kalabalık ve sürekli çalışılır bir yer olduğu mesajını vermek için sadece masanı değil, yerleri de bir şeylerle doldur. Kalın bilgisayar kitapları olabilir. Özellikle patron odaya geldiğinde üzerinde kitapların bulunduğu bir koltukta kendisine yer açmanız patronun size minnetle bakmasını sağlayacaktır.
9- Kendi sözlüğünü kendin yarat. Bazı teknik terimleri öğren ve bunları özellikle toplantı zamanlarında bol bol kullan. Kimse ne söylediğini anlamayabilir ama öğreneceğin bu kelimeler patronunun gözünde minnettarlık olarak sana geri dönecektir.
10- Patrona göndereceğin yazılara dikkat et. Örneğin burada anlattığım taktikleri arkadaşlarına gönderirken sakın patrona da gönderme !
ulku.yilmaz@

Anne melekler uçar mı

17 Nisan 2008 Perşembe

Anne kız konuşurlar.Küçük kız annesine sorar :
-Anne melekler uçar mı?
-Uçar.
-Bütün melekler mi?
-Evet.
-Peki bizim hizmetçi kız neden uçmuyor?
Annesi şaşırır :
-Hizmetçi neden uçacakmış kızım?
-Babam konuşurken ona hep "Meleğim!" diyor da.
Anne öfkeyle fırlar :
-Ya öyle mi, o halde az sonra hemen uçar.

Kimin Karısı?

Senatörlerden birinin ölmesiyle başka bir adam onun süresini doldurmak üzere seçilmişti.Adam karısına telefon ederek, bu haberi vermmek istedi :
-Bir senatör karısı olmak ister miydin? diye sordu.
Karısı biraz düşündü sonra sordu :
-Hangisinin?

İlk Aşk

Evliliklerinin üstünden henüz bir ay geçmiştir.Mutlu koca genç ve güzel karısına sarılır :
-İlk aşk ne kadar tatlı, ne heyecanlı değil mi?
Genç karısı yanıtlar :
-Evet... ama seni tanıdığıma da memnunum...

KARDELENİN AŞKI

16 Nisan 2008 Çarşamba

güzel bir efsane... bu efsanenin kahramani bulundugu krallikta tüm genç
delikanlilarin ve yakin tüm kralliklarda güzelligi duyulmus genç ve güzel
kardelenin hayati... yüzünün güzelligi kadar kalbinin güzelligini bilmeyen
yokmus... evlenme çagi gelsede bir türlü kalbinin sahini bulamamis... bu
onun suçu degilmis gerçekten sevebilecegi ve asik olabilecegi biri olmasini
istemesiymis... bir gün yasli bir kadindan bir efsane duymus bu efsaneye
göre karli, bir okadar zor asilan daglarin ardinda kisi getiren ve beyaz
örtünün gerçek sahibi bir prans yasarmis... yalnizligi seçmesinin tek
nedenin kendisi için fedakarlik yapip bu soguk karlar ülkesinin kalbinde
kalmasiymis... ama oysa kardelen orada çok fazla kalamazmis... okadar soguk
okadar sogukmus ki bu hayalini kuran herkezi bu fikirden caydirirmis...
hatta bazi cesur prensesler oraya gidip geri döndüklerini ve hatta bir
dahada haber alinmadigini söylemis yalniz demis belki senin için karsi
daglarin ardinda yasayan yasli büyücü sana yardim eder demis...

herseye ragmen kardelen yola çikmis karlar öylesi büyülemis öylesi onu
etkilemiski... mutluluktan kalbi bir kus gibi çirpiniyor ve prensi görmek
için sabirsizlaniyormus... patikalari asarken karlarin güzelligi kardeleni
bile saskinliga çeviren sadece bu beyaz örtü onu oldukça etkilemis... öyleki
soguk bile bu güzelligi seyrettmek için durmasini engeleyememis... çok
üsümesine ve zorlu yollara ragmen bir kaç gün sonra prensin yasadigi
kralliga gelmis buarada prensten baska kimse yokmus... ilk görüste ask bu
oolmali ki bir birlerini ilk gördükleri an sevmisler hatta asik olmuslar...
fakat geçen her an kardelen için ölüm demöekmis... prens ona bunu
açiklamis... burada kalmasini çok istedigini ama bunun bir çaresinin
olmadigini ve asklarinin böylesi umutsuz kalacagini söylemis... ve eklemis
"böylesi ruhum yaninda huzur bulmusken; bundan sonra asla baska birinin
yaninda mutlu olamam ben" ve kardelende ayni duygulari yinelemis... ama ne
varki çaresizlik içinde geri dönmüs . ve bu efsaneyi anlatan yasli kadinin
bir kaç sözünü hatirlamis... yasli büyücünün ona yardim edebilecegini
düsünmüs... hemen yola koyulmus... bir kaç gün sonra derin heybetli
ormanlarin ardindan büyücünün evini bulmus... ona herseyi bir bir anlatmis
ama ne varki bunun çaresi yokmus... sadece bir yol varmis bir yol onu
bukadar yakin tutabilir bir yolla ancak böyle kucaklasabilirmis...oda nadir
olan ve sadece kis mevsiminde karlar prensinin koynunda açabilen bir çiçege
dönüstürebilecegini söylemis...ve durup düsünmüs kardelen "eger bu çiçege
dönüsürsem, bütün bir kis onunla beraber olur... bütün zamanimi onunla
geçirebilirdim demis..." ve eklemis..."olabilirmi askima yakin olabilmek
için bunu yapabilirmiyim demis..." ve bir kaç damla sevdikleri için veda
yaslari kararlilik içinde gözlerinden süzülmüs... büyücü ona sihirli bir
iksir yapmis... bu onu hayal ettigi çiçege dönüstürecek ve sonsuza dek
sadece kis mevsiminde açacakmis... tekrar yola koyulmus karli daglarin
eteklerini asip prensine herseyi anlatmis... kararliligi prensi okadar
etkilemiski onu kucagini açmis... büyünün verdigi iksirin bir kaç damlasini
yudumlamis... ve oracikta bir tohum tanesi olup karlarin arasinda kaybolmus
kardelen... bir kaç dakika sonra prensi bile saskina çeviren essiz güzel bir
çiçek büyüyüp boy vermis bu aski için fedakarliktan vazgeçmemis bu sevgisi
için yilmamis bu ugruna ölümü bile göze aldigi askinin koynunda açan
kardelenmis...

iste ask budur... gerçek sevgi fedakarlikla büyür... gerçek ask zamani
yener... gerçek sevgi yürekte hissedilir.... eger hayatta pismanlik duymak
istemiyorsaniz... geri dönüp neler kaybettigimize ve neleri tekrar
kazanabilecegimize bakmaliyiz... inanin geç degil.. bence bunun için geç
degil... eger gerçek sevgiyi gerçek aski yasadiysaniz bundan inanin tereddüt
etmeyin... çünkü yüreginizde sevgi zannettiginizden çok daha güçlü...
sizleri cesaretlendirecek... ve onun yanina götürecektir.... ve emin olun...
gerçek aski bir gün sizde yakalayacaksiniz...

"hayat yasanilir en güzel cennettir... asksa bunu yasatacak şarap..."
CANAN.KOC@

2030 Türkiye Gündemleri

13 Nisan 2008 Pazar

Madeni 2,5 milyar liralıklar tedavüle girdi.

Emeklilik yaşı erkekler için 84, kadınlar için 82'ye çıkarıldı.

Türkiye'de ortalama ömür ise 65 civarında. 'Berzahta emekliliğe son!' mitingine katılanlar gözaltına alındı. Daha sonra onları arayan yakınlarından da haber alınamıyor.

Türkiye, dünyanın en büyük çölü haline geldi. Hükümet, çöl turizmiyle ekonominin canlanabileceğini açıkladı. Muhalefet, 'Hükümet serap görüyor!' dedi. Serap, 'Böyle bi şey mümkün diyil, ben sizin bildiğiniz seraplardan diyilim' dedi. Serap gözaltında kayboldu.

Demirel siyasi şartların olgunlaşmasını beklediğini, artık siyasete girebileceğini açıkladı. Demirel, 'Valla gaadeşim, keşke tavuk yetüşdürseymişim, şindiye gadar Fraydçıkın olup köşeyi dönmüştüm deel mi yeenim binaenkeleyk!' dedi.

Trafik kazalarında ölenler için Ankara- İstanbul ve Ankara-Antalya arasında yol kenarına yaptırılan mezarlıkların iki katlı olması için Meclis'te önerge verildi. Kaçak kat çıkanların gözaltında kaybedileceği açıklandı.

Kazalarda ölen turistler için Kaynaşlı Mevkii'nde dikilen anıtın açılış töreni sırasında freni patlayan kamyon anıta çarptı. Kalabalıktan ölenler orta refüje defnedilirken, açılış için gelmekte olan Ulaştırma Bakanının bindiği uçağa kamyon çarptı. Şoför hatalı sollama yaptığı için suçlu bulundu, bakan için memleketinde dağıtılan helvadan zehirlenen 200 kişi hastaneler tarafından dolandırıldı.

Müjde. Türkiye GAP'tan artık çok daha fazla faydalanacak. İsrail Tarım Bakanı Zwi Şimon, 'Türkiye'ye bundan böyle daha fazla gıda ithalatına izin vereceğiz. Türkiye dost ve kardeş ülkemizdir' dedi. Bilindiği gibi GAP, ülkemizin gıda ithalatını en çok yaptığı bölge.

15 yıldır Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı yapmakta olan Prof. Zekeriya Beyaz, öğretim görevlilerinin isyanı neticesinde Diyanet İşleri Başkanlığına getirildi. Beyaz, gençliğinde hacca gittiğine dair iddiaları nefretle kınadı.

Türk televizyonculuğu bir ilke daha imza attı. Acar muhabirler felçli bilim adamı Hawking'e 'Maraba Televole' dedirterek, 'Çaaakkk moruk!' yaptılar. Hawking gözyaşları içinde defnedildi.

Somut ressam Kenan Evren'in 'İbibikler öter ötmez' isimli tablosu açık artırmada 550 trilyara satıldı. Daha sonra resimdeki canlının ibibik değil hipopotam olduğunun anlaşılması skandal olarak adlandırıldı. Evren, 'Bizim köyde ibibikler böyle!' dedi.

Türkiye, demokratikleşme sürecinde hızla ilerlemeye devam ediyor.

Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin sorusu üzerine gözaltında kaybolan kişilerin maça gittikleri resmen bildirildi.

Ay Birliği'ne girebileceğimiz konusunda ümitler arttı. Türkiye, en geç 30 yıl içinde Ay Birliği'ndeki yerini alacak. Yılmaz, 'Ay Birliğini alsınlar başlarına çalsınlar!' dedi.

Yaşar Nûri Öztürk, bir televizyon kanalında müftülerle açık oturuma katıldı. Ateşli tartışmalar sonunda müftülere kızan Öztürk, hacca gitmek yerine, hafta sonları alışveriş merkezlerini gezmenin de kâfî geleceğini âyet ve hadislerle ispatlayabileceğini iddiâ etti. Program çıkışında Öztürk'ü Erzurum Müftüsü'nün elinden zor kurtardılar. Yaşar Nûri Öztürk'ün 'İslâm'da kumar oynama ve kafayı bulma âdâbı' isimli yeni kitabının 100.000 satması bekleniyor.

Mefharet Partisi'ne kapatma istemi. Savcı bütün milletvekillerinin ve partiye oy verenlerin idamını istiyor. Mefharet yetkilileri Meserret Partisi'nin devamı olmadıklarını açıkladı. Meserret de Nezaket'in devamı olmadığını açıklamıştı. Parti kapatılırsa, bu kapatılmış 124. parti olacak. Erbakan, 'Biri gelir, biri gider dava partilerle bâkî değil' dedi. Erbakan'ın siyasi yasağı 37 yıl sonra kalkacak. Hoca, 'Bekleyin bomba gibi geliyorum' dedi.

Başbakan Ecevit, Hüsam ve Bahçeli'nin kollarında meclise geldi. Kendisi için inşaa edilen özel yataklı kürsüden yaptığı konuşmada, Türk askerinin en kısa zamanda Kıbrıs'a gireceğini açıkladı. 'Kim ne derse desin, Kıbrıs'ı alacağız!' şeklinde biten konuşma bütün vekillerce gözyaşları içinde ve ayakta alkışlandı. Hemen arkasından Kıbrıs'tan, Denktaş'tan gelen açıklamada, Kıbrıs'ın hâlâ elimizde olduğu ve askere ihtiyâç olmadığı belirtildi. Oturum sonrasında mikrofon uzatılan Ecevit, 'Benim bu konuyla ilgili bilgim yok. O işlerle Hüsâmettin ilgileniyor.' dedi

Harfin Adı, Öğrenci Fıkrası

10 Nisan 2008 Perşembe

Birinci sınıf öğretmeni öğrencilerden birine sordu :
-Bu harfin adı ne?
Üzülerek karşılık verdi çocuk :
-Harfi tanıyorum ama, adı bir türlü aklıma gelmiyor...

Hangi Kaslar? Öğrenci Fıkrası

Yaşlı bir öğretmen, Fen Bilgisi dersinde kasları anlatıyordu.Bir ara öğrencilerden birine şu soruyu sordu :
-Şimdi ben boks yapsam hangi kaslar çalışır?
Çocuk sakin sakin cevap verdi :
-İzleyenlerin gülme kasları öğretmenim!

Öğrenci Fıkrası: Hangi Eşek!

Öğretmen :
-Söyle bakalım, dün okula geleceğin yerde, hangi eşekle sokaklarda dolaştın?
Çocuk :
-Oğlunuzla efendim.

Haksızlık, Öğrenci Fırkası

Öğretmen, iki öğrencisine kızar ve ellişer kez adlarını yazmalarını söyler.Öğrencilerden biri bu karara itiraz eder :
-Öğretmenim, bu haksızlık olur.
-Neden haksızlık olurmuş?
-Onun adı Ali, benimki ise Abdurrahman.

Cennet Dolup Taşmış

Bir gün padişah Nasreddin Hoca'dan sormuş :
-Hocam ben ölünce cennete mi gideceğim yoksa cehenneme mi, söyle bakayım? demiş.
Hoca padişahtan korkmadan :
-Cehenneme gidersiniz padişahım? demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca :
-Kızmayın padişahım ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış.Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim, demiş.

Bu Nasıl Namaz

Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş.Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış.Bunu gören cami cemaati :
-Hocam bu nasıl namaz? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayağı abdestsiz namaz, diye cevap vermiş.

Ben Uyuyorum

Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış.Gece yarısı arkadaşı sormuş :
-Hocam, uyudunuz mu?
-Buyurun birşey mi var?
-Biraz borç para isteyeyim demiştim.
Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp :
-Ben uyuyorum! demiş.

Ateş Düştüğü Zaman - Nasreddin Hoca Fıkrası

Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş.Hoca ona mantı pişirip getirmiş.Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış.Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen :
-Boğazıma ateş düştüğü zaman, demiş.

İyi Yaşam için 40 Altın Kural

01- Ucuz araba kullan ama, alabilecegin en guzel evi
al.
02- Adam gibi uc fikra ogren
03- Sevinclerini sakin erteleme
04- Esini cok iyi sec. Cunku bu secim mutlulugunun
veya bedbahliginin %90'ini olusturur.
05- Hergun 30 Dakika yuruyus yap.
06- Her yemekten once sukret.
07- Bir arkadasina sirrini aciklamadan once iki kere
dusun.
08- Maas cekini imzalayan kisileri asla elestirme.
09- Kaybedecek seyleri olmayan insanlardan kork.
10- Gozunun onunde hep guzel seyler bulundur.
11- Cocuklarin, adet kelimesini duyduklarinda seni
hatirlayacak sekilde yasa.
12- Dinine ait kitabi tam anlamiyla okumak icin
kendine bir yil süre tani.
13- Kendini ve baskalarini affetmesini bil.
14- Ilkyardimi ogren.
15- Biri seni kucakladiginda ilk birakan sen olma.
16- Hergun 6 bardak suyunu icmeyi unutma.
17- Seni seven insanlari koru.
18- Zor da olsa ailenle tatil yapmak icin herseyi
dene. Bu tatildeki anlar, hayatinin en degerli
anlarindan biri olacak.
19- Kendine yapilmasini istemedigin hicbirseyi
baskalarina yapma.
20- Basariya, ic huzura kavustugun, saglikli oldugun
ve sevildigin zamani degerlendir.
21- Iyi ve basarili bir evliligin iki seye bagli
oldugunu unutma : a) Dogru insani bulmak b) Dogru
insan olmak.
22- Ebeveynlerini, esini ve cocuklarini elestirmek
istedigin zaman dilini isir.
23- Sevimsiz olmayacak sekilde ayri fikirde olmayi
ogren.
24- Cesaretli ol, hayatina geri baktiginda yaptiklarin
icin degil yapmadiklarin icin uzuleceksin.
25- Cok mukemmel buldugun bir fikri baskasinin
engellemesine izin verme.
26- Keyifsizliklerini aciga vurma.
27- Nasil bir duygu oldugunu ogrenmek icin 24 saat
kimseyi ve birseyi elestirme.
28- Evliligini guzellestirmek icin hergun birseyler
yap.
29- Iyilik dolu bir sozu ve iyiligin etkisini asla
kucumseme.
30- Cocuklarin hakkinda baskalarina iyi birseyler
soylerken, birak onlar da duysun.
31- Guc, sahip oldugun mallarla ilgili degildir.
Unutma !!!
32- Cocuklarini anlamaya calis, yargilamaya degil.
33- Kalem ve not defterini daima yaninda tasi.
34- Zaman ve kelimeleri bosyere harcama, ikiside cok
degerli.
35- Insanlarin yaptiklari olumsuz seyleri degil,
ileride yapacaklarini dusun.
36- Senden az ya da cok parasi olanlarla, paran
hakkinda konusma.
37- Birseyi elde etmek cok caba sarfettiysen, tadini
cikarmak icin zaman ayir.
38- Birisinin kahramani ol.
39- Neyi ve kimi destekledigini insanlara soyle.
40- Sadece ask icin evlen.

Filozoflar

8 Nisan 2008 Salı

Filozof Sokrates ve esi bir turlü iyi gecinemezlermis. Bir gun esi Sokrates'e verip veristirmis, agzina geleni soylemis. Bakmis kocasi hicbir tepki gostermiyor, bir kova suyu alip basindan asagi bosaltmis. "Bu kadar gok gurultusunden sonra bir sagnak zaten bekliyordum" demis

Shaw ve Churchill... Bernard Shaw ile Churchill hic gecinemez ve sik sik birbirlerini ignelermis.. Bernard Shaw, oyununun ilk gecesinde, oyuna Churchill'i davet etmis ve iki davetiyeye de bir pusula ilistirmis: Size iki davetiye gonderiyorum. Bir dostunuzu alip gelebilirsiniz. Tabiidostunuz varsa." Churchill lafin altinda kalirmi, hemen cevapgondermis: Maalesef o gece baska bir yere söz verdigim icin oyununuzu seyretmeye gelemeyecegim. Ikinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece oynarsa."

Eflatun... Bir gun Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamis ve siddetle azarlamis. Talebesi: "Iyi ama ben cok az bir parasina oynuyordum" diye itiraz edecek olunca Eflatun cevap vermis: "Ben seni kaybettigin para icin degil, kaybettigin zaman icin azarliyorum."

Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yasayis ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliginden baska hiçbirseyi olmayan kibirli bir adamla karsilasir. Ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün degildir... Magrur zengin, hor gördügü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin su karsiligi verir: - Ben çekilirim!!

Meshur bir filozofa
- Servet ayaklarinizin altinda oldugu halde neden bu kadar fakirsiniz? diye soruldugunda
- Ona ulasmak için egilmek lazim da ondan, demis

Kulaklarinin büyüklügü ile ünlü Galile' ye hasimlarindan biri:
- Efendim, demis. Kulaklariniz, bir insan için biraz büyük degil mi? Galile: Dogru, demis. Benim kulaklarim bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir esek için fazla küçük sayilmaz mi?

Bir toplantida bir genç Mehmet Akif küçük düsürmek için:
- Afedersiniz, siz veterinermisiniz? demis. M. Akif hiç istifini bozmadan su cevabi vermis:
- Evet, biryeriniz mi agriyordu?

Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanli padisah gibi sefere çikacagi yerleri gizli tutarmis. Bir sefer hazirliginda, vezirlerinden biri israrla seferin yapilacagi ülkeyi sorunca, Yavuz ona , Sen sir saklamayi bilirmisin? diye sormus Vezir: Evet hünkarim, bilirim dediginde, Yavuz cevabi yapistirmis:
- Bende bilirim.

Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans topraklarinda ilerlerken, kesfe gönderdigi askerlerden biri huzuruna gelip telasla:
- 300 bin kisilik düsman ordusu bize dogru yaklasiyor, der. Alparslan hiç önemsemeyerek söyle der:
- Bizde onlara yaklasiyoruz.

Bir filozofa sormuslar: sansa inanirmisniz? Filozof: Evet, yoksa sevmedigim insanlarin basarisini neyle açiklardim.
tsevinc@

Komik Duvar Yazıları

İstediğinizi söyleyin emniyettesiniz" dediler, söyledik, EMNİYET'teyiz...
Ayakkabının kalleşi ayağı arkadan vurur
Bekarlık canıma tak etti. Bende KIZ kulesini kaçırdım.
Yeni yil iptal edildi. Çünkü eskisini buldular!..
Maliyeden yeni bi vergi daha ''duvar yazisi vergisi''
Şu araba benim olsun. 5 milyar borcum olsun. SATINCA ÖDERİM.
Vatandaş çok BONKÖR. Krizlerin faturasını o ödüyor çünkü..
Artık her çocuk ZAMane çocuğu.
Ekonomi kilitlendi. RESET'leyelim lütfen.
KERİZİ çok olan yerin, KRİZİ erken olur.
Ülkemdeki ZAMLAR, yağmur gibi DAMLAR.
Eskiden zamPARA'ydım. Kriz geldi zamSEFİL oldum.
Eskiden ekmek aslanın ağzındaydı. Şimdi aslanda aç.
Çok endişelendim. Bügün zam yapılmadı. Acaba hükümetin başına birşeymi geldi?
TATİLDEYİZ. imza: Cezaevindeki hortumcular.
Oyunu doğru partiye ver. Sonra oooy anam oy deme.
Vatandaş öldü. Allah TAKSİTLERİNİ affetsin.
Dolar yine fırlamış. O ne fırlamdır siz bilemezsiniz.
Bütün umutlarım suya düştü.Ama boğulmadılar.Çünkü onlara yüzme öğretmiştim.
COK YARDIMSEVERIMDIR BUTUN YARDIMLERI KABUL EDERIM .
....Ve Tanri kadını yaratti. O da kalkti kaynana oldu.
AşK BiR MuZ KaBuĞuDuR BaStIN Mı AyAğIn DeĞiL HaYaTıN KaYaR
Dost kara günde KARANLIĞA KARIŞIR.
Babam sevdi annemi aldı,Mecnun sevdi Leyla'yı aldı, ben sevdim babayı aldım.
DELİ gibi sevdim, MANYAK gibi evlendim.
Gerçekler acıdır ,baklava tatlıdır, o zaman baklava gerçek değildir.
Kim demiş kırmızı ışıkta geçilmez diye? rahmetli geçerdi.
Kafanı çevirip durma! Aklından geçenleri okuyamıyorum.
Araçlarda cep telefonunuzu kapatınız.TELEF olmayınız.
SUDAN UCUZ cep telefonu alıp, ATEŞ PAHASI faturalar ödüyoruz.
Bu tüp bebek hatalı, hep GAZ kaçırıyor.
Kim vurduya gittim,birazdan gelicem.
Aile kabristanıdır.Damsız girilmez.
Bilmemek ayıp değil, yeterki çaktırma.
Büyük jetona para verme, küçükten al besle büyüt.
Adam o kadar fakirmiş ki VİRAJI bile alamamış.
Bizi çekemediler, halat koptu.
İyi başlayan herşey kötü biter, kötü başlayan herşey berbat biter.
Hayata çift sıfırdan başlayın, tuvalet bekçliği neden olmasın.
Sonsuz ucuzluk istiyorsanız uzaya gidin.
Tam öğrenmeye başlamıştım ki okul bitti.
Araçlarda arabesk müzik yasaklansın, artık BATMASIN BU DÜNYA.
Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz.İŞSİZLER CENNETİ ama..
Politikacılar uyuyamayınca VATANDAŞ sayıyorlar.
Yalan söyleyen yükseliyor.YALANCI DİL bilmeyene iş yok.
Hayat pahalılığı o kadar arttıki, KİRALIK evler artık KRALLIK.
Artık yalan söyleyeni dokuz köye muhtar yapıyorlar.
Her politikacının bir DARBE yiyişi vardır
İnce bağırsak Sİ , kalın bağırsak DO olur.
Türkçeyi katlettiler.CÜMLEmizin başı sağolsun.
Bu ne bu hal şöför bey !.. SÜRATINDAN düşen bin parça..
Dengeli beslenme konusunu ancak ZARİF olan anlar.
İnsanlık öldü. Katili MENFAAT.
Kadınlar artık estetik amelyatlarını CİLDİ CİLDİ düşünüyorlar.
HacıVAT şarkıcı oldu.O artık megaVAT.
Kızlar artık beyazYATLI prenslerini bekliyorlar.
Tam bir serseri gibiydi.Sonunda bir serseri kurşuna kurban gitti.
Ali babanın bir ÇİFTliği var. Veli babanın bir TEKliği.
nevra82@

Yaşlandınız Mı?

1) sabahın 6'sı yatağa girdiginiz saat yerine uyandığınız saat olmuşsa...
2) arkadaşların, beraber olmak-ayrılmak yerine evlenip boşanıyorlarsa...
3) şemsiye ile dışarı çıkıyorsanız...
4) zamanınızın %90'ı bilgisayar başında geçiyor ise (iş için)...
5) kot ve t-shirt artık giyinmek sayılmıyorsa...
6) yemek ve film : bir gecenin başlangıcı yerine tüm gece programı olmussa..
7) artık en sevdiğiniz mekanın kapanış saatini bilmiyorsanız...
8) sadece öğlen yemeklerinde fast-food yiyorsaniz...
9) çift kişilik bir yatak dışında başka bir yerde sevişmek size saçma geliyorsa...
10) eczaneye, aspirin-mide ilacı almak yerine prezervatif-gebelik testi almaya gidiyorsanız...
11) buzdolabında biradan çok yemek var ise....
12) akrabaların senin yanında pis fıkralar anlatmaktan artık çekinmiyorsa...
13) en sevdiğin şarkıyı alişveriş merkezinde duyuyorsan....
14) 2 ay sonra yapacaklarınızın planını şimdi yapıyorsanız....
15) evinizdeki bitkiler artık ölmüyorsa....
16) evinizin temizliği arabanızın temizliğinden daha önemli olduysa....
17) yan dairedeki çocuklar gürültü yapıyor diye polisi arayan siz oluyorsanız..
18) artık favori kanalınız MTV değil ise...
19) ve hala bu listeyi,tekrar tekrar sizinle alakalı olmayan bir şeyler bulmak için okuyorsanız......

ARTIK YAŞLANMIŞSINIZ :=)
muratakar@

Çevreci Temel, Karadeniz Fıkraları

6 Nisan 2008 Pazar

Sabahın erken saatinde avdan dönen Temel, kayığını kıyıya çektikten sonra balıkçı kahvesine doğru yürür.
Kahvedekiler yalnızca sağ ayağı dizine kadar ıslak olan Temel'e sorarlar :
-Ula, balık vuriy mi?
Temel :
-Yok yahu ne gezer.
-Madem baluk vurmayi ayağın niye dizine kadar islandi.
Temel küçümseyerek yanıtlar :
-Uşağum, haçan denizde sigara içeyrim.İzmariti suya atınca basıpta söndirmeyecek miyum oni?

Pimi Çekip Geri Atıyolar, Karadeniz Fıkraları

Karadenizliler doğuda ruslarla sıcak savaştalar. Her biri belinden el bombasını çekip rus askerlerinin olduğu tarafa atıyor. Ruslar da bombaların pimini çekip geri atıyorlar.

Prensip, Karadeniz Fıkraları

Temel askerliğini bahriyede denizaltı eri olarak yaptığını anlatmaktadır.
-Bu tenüzaltı tetugun da nedür, diye sorarlar.
-Ha bizim takalarin denizin altinda gidenidur.
-Kapaklarini kapatayi, batayi, tüşman çörünce kapaklarini açayi, mermilerini atayi.
-Haçan o teduğun olur mi? Kapaklarini açar da o takaya su cirmez mi?
-Haçan sen tenüze cirmedun mi?
-Cirdum.
-Hiç sıçmadin mi?
-Sıçtiim.
-İçine su kacayi mi, da. İşte pu prensiple calişayi.

Senedi Ödedik, Artık Dönebilirsin!, - Karadeniz Fıkraları

Temel yolda yürürken bir senet bulmuş.Bakmış senedin son günü....Ne yapacağım diye kara kara düşünmeye başlamış.Sonra gitmiş borç toplayıp senedi yatırmış.Rahat bir nefes almış.Aynı şekilde bir gün yürürken yine
yerde bir senet gormüş, almış bakmış.Yine senedin son günü.Ama bu ödenecek gibi değil, çok fazla miktarda.... Temel hemen sahte pasaport çıkartıp yurt dışına kaçmış....neyse aradan bir iki gün geçmiş, pat...bir telefon. Açmış telefonu, babası :
-Uşağum Temel, korkmana gerek kalmadı.Senedi ödedik, artık dönebilirsin.

Sessizluk, Karadeniz Fıkraları

Trabzon amigosu seyircilere taktik veriyordu :
-Sağ elimi kaldırırsam demek ki gol kaçırmışızdır, hep bir ağızdan :
-Ahhh diye bağıracağız.Sol elimi kaldırırsam gol atmışızdır.Hep bir ağızdan yaşa Trabzon diye bağıracağız.Eğer iki elimi kaldırırsam, bizim takım gol yemiştir.O zaman sessizlik isterim.
Neyse maç başladı.Trabzon golü kaçırdı.Amigo sağ elini havaya kaldırdı.Hep bir ağızdan bağırdılar :
-Aaaaaahhh...
Sonra bir gol attı Trabzon....Amigo sol elini havaya kaldırdı.Tribünler ayaktaydı.
-Yaşasın Trabzon.
Sonra bir gol yediler.Amigo iki elini de havaya kaldırdı.Seyirciler başladılar bağırmaya......
-Sessizluk...Sessizluk

Sıfır Sıfır, Karadeniz Fıkraları

Karadeniz takımı Rizesporla Sinop maç yapıyorlarmış.O esnada
Stadın yanından bir tren geçiyormu.Sinoplular trenin düdüğünü hakemin
bitiş düdüğü zannetmişler.Ve sahayı terketmişler.Kalan 85 dakikada
Rizespor da gol atamayinca maç 0-0 berabere bitmiş.

Sinyal , Karadeniz Fıkraları

Temel'e bak bakalım arabanın sinyalleri çalışıyor mu, demişler.
-Çalışayi,
-Çalışmayi,
-Çalışayi,
-Çalışmayi...

Sağır Fıkrası

3 Nisan 2008 Perşembe

Temel bir gün karısının rahatsızlığını öğrenmek için doktora gider.Doktora "karısının kulaklarının ağır işittiğini" söyler. Doktor da ona "çeşitli uzaklıklardan karısına seslenmesini ve ne kadar uzaklıktan duyduğunu tespit edince doktora tekrar gelmesini" söyler. Temel doktordan ayrılarak evine gider.Kapıdan girer ve karısının mutfakta yemek pişirdiğini görür :
-Karıcığım bu gün yemekte ne var, diye seslenir. Ses yok. İki adım daha atar ve yine seslenir ama yine ses yok. En son mutfağın kapısına gelerek son bir kez seslenir ve karısı da ona :
-Yeter Temel ikincidir söylüyorum dolma var, der.

Resim Fıkrası

Temel bir gün ahıra inmiş, ineklerle beraber resim çektirmiş.Sonra bu resmi babasına göndermiş babasına demiş ki :
-Papacuğum resimde işaretli olan penum.

Pazar Fıkrası

Bir gün Temel arabayla bayırdan aşağıya iniyormuş, birden freni patlamış ve karşısında ufak bir çoçuk sol tarafındada pazar temel düşünmüş.Pazara doğru sürerse çok kişi ölecek bu yüzden çoçuğun üstüne doğru sürmüş.Ertesi gün Temel mahkemede. Hakim Temele :
-Ne yaptın oğlum, diye sormuş.Temelde :
-Her şey çoçuğun pazara kaçmasıyla oldu hakimim, demiş.

Otobüs Fıkrası

Temel otobüs ile Trabzon'a gidiyormuş.Koltukların numaralı olduğunu bilmiyormuş.En ön güzel olduğu için öne oturmuş.Birazdan koltuğun asıl sahibi gelmiş Temele :
-Kalk, demiş.
Temel kalkmamış.
-Kalk, demiş.
-Kalkmam, demiş.Muavine söylemiş.
Muavin Temelin kulağına birşeyler fısıldamış.Temel de yerine geçmiş.
Koltuğun sahibi :
-Ben ona o kadar uğraştım kaldıramadım sen nasıl kaldırdın, diye sormuş.
Muavin :
-Ön taraf Trabzon'a gitmiyor, arka taraf Trabzon'a gidiyor dedim, demiş

Patates

Temel ajan olmaya karar vermiş. Akademiyi zor bela bitirmiş.İş pratik beceriye kalmış son sınav da kamufle imiş. Bir oda var ve bu oda da bir çuval var. O oda da saklanacakmışsın. Birinici adam giriyo odaya çuvalı üzerine
geçiriyor ve juriyi bekliyor. Juri geliyo ve içi dolu olan çuvalla bi tekme atıyo. Çuvaldan kopek havlaması geliyo ve juri beğeniyo "iyi" diyor.
Bir ikincisi aynı şekilde yalnızca kedi miyavlaması yapıyor.Sıra Temele geliyor ve temelde çuvalı üzerine geçiriyor juriden bi tekme yiyor ama ses seda yok. İki üç derken adamlar joplarla vurmaya başlıyor. Vurmayı kesiyorlar çünkü öleceginden endişe etmeye başlıyorlar ...derken bi ses çıkıyor "patates, patateeees"
(Temel : patates dolu çuval şekline girmis :-)))

Paça

Veteriner köye gelmiş, hayvanlarda bir hastalık olup olmadığına bakıyordu...Sıra Temel'in ahırına geldiğinde hayvanların bazılarının bağlı ve tahta bacaklı olduğunu görünce şaşırıp sorar :
-Bunlar neden tahta bacaklıdır?
-Onlar mı? der Temel kekeleyerek.Canımız paça istediğinde bütün hayvanı kesmeyruk ya...

Nereye Gitti Bu Hayvanlar?

Temel Avustralyaya Devekuşu avlamaya seyahate çıkıyor.Orada malzemelerini hazırlayıp maceraya atılıyor.
Bir virajı dönünce bakıyor 10-15 tane devekuşu, hemen arabayı durduruyor silahını doğrultuyor; devekuşları silahı görünce ürkerek kafalarını kuma gömuyorlar.Yani kendi akıllarınca saklanıyorlar. Temel etrafa bakiyor ve kendi kendine sinirli sinirli soruyor :
-Ulan nereye gitti bu hayvanlar?

Finduk

-Yiyin finduklari da pipiniz büyüsün, demiş.
-Temel, piraz da sen ye, demiş karısı Fadime.

Rakip

Kadınlara bunlar asla yetmez, ilave olarak iki bilezik, bir yüzük
gerekir
çoğu zaman.

Gelin-kaynana çekişmesinin fıkralara geçtiği ilkemizde hiç damat-
kayınpeder çekişmesine tanık oldunuz mu? 'Elti gemisi yürümez' diye
bir söz vardır da neden bacanaklar icin söylenmiş benzer bir laf
yoktur?

Evli kadınla ilişkiye giren çok az erkek vardır. Buna karşılık evli
erkekle
hiç düşünmeden ilişkiye giren kadın sayısı benim bildigim, gördüğüm,
duyduğum kadarıyla bir hayli kabarıktır.

Erkekler bir araya geldiklerinde işten, politikadan, futboldan
bahsederler genellikle. Kadınlar bir araya geldiginde ise vay o anda
orada olmayan diğer kadınların haline!

Eşlerinden, 'yorgunum', 'Başım ağrıyor' bahanesiyle mümkün olduğunca
kaçan kadınlar, ortaya ikinci bir kadın çıktığı zaman aniden
kocalarını çok sevdiklerini (!) fark ederler. Kocası tarafından
aldatılan kadınlar
genellikle boşanmak yerine, bir çocuk daha yapmayı tercih ederler.
Tersi durumda ise erkekler kadınlar kadar akıllı olmadıkları için
bunu gurur meselesi yapar ve kadını hemen boşamaya kalkarlar.
Kadınlar evde akşama kadar istedikleri gibi yaşarlar. Ne karışanları
ne de görüşenleri vardır. Erkeklerin akşamdan akşama geldikleri
evlerinde pek de özgür oldukları söylenemez. Kendilerine durmadan
oraya oturmaması, sigarasının külüne dikkat etmesi, ayakkabısını
çıkarması hatırlatılır. Kadınlar akşama kadar kocalarının bilgisi
dışında istedikleri arkadaşlarını misafir ederler. Oysa hiçbir erkek
karısından izin almadan eve bir erkek arkadaşını getiremez. Hatta
izin alarak bile. Kadınlar her istediklerinde eşlerinden izin almadan
annelerini ziyaret edebilirler. Erkekler ne haberli, ne habersiz,
yanlarında eşleri olmadan asla annelerine ugrayamazlar.

Kadınlar bütün ilişkilerinde hesap kitap içindedirler. Asla şeffaf
degildirler. Hoşlanırlar, hoşlanmaz gibi davranırlar, isterler,
istemez gibi yaparlar. Eşleriyle sorunlarını çözmede bedenlerini
silah olarak kullananlar bile vardır.

Vücutlarını göstermeye bayılırlar. Açık, dar, şeffaf, kısa giyerler.
Sonra
da 'neden bakıyorsunuz? diye sinirlenirler. Aslında amaçları
baktırmaktır, ama bunu asla kabul etmezler. özgürlükten, rahatlıktan,
medeniyetten falan söz ederler. Nereden biliyorsun, derseniz ben de
kadınım oradan biliyorum.

NOT: istisnalar kaideyi bozmaz. (Bence de bunu okuyan bütün kadınlar
kendini istisna olarak kabul edecektir.)