Hep Boğa Mı?

31 Aralık 2008 Çarşamba

İspanya'da tatilini geçiren turist, restoranda tipik bir İspanyol yemeği yemek istemişti. Listeyi uzun uzun inceledi.Cojano adı dikkatini çekti.Ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.Parmağını basıp, garsona işaret etti.Garson bir tabak içerisinde yemeğini getirdi.Nefis bir şeydi ama içindekinin ne olduğunu çıkaramadı.Bir çeşit etti ana ne?...Garsonu çağırdı ve sordu...Garson anlattı :
-Bugün boğa güreşlerine gittiniz mi bayım?
-Evet...
-İşte bu yediğiniz yemek bugün arenada öldürülen boğanın yumurtalıklarından yapıldı.
Adam ertesi gün gene aynı restorana gitti.Tadı damağında kalan yemeği Cojano'yu bir kez daha istedi.Lezzetle yedi.Artık ahbap oldukları garson hatır sormaya geldi :
-Nasıl memnun kaldınız mı bayım?
-Kaldım kalmasına ama bir şey dikkatimi çekti.Dün yediğim Cojano biraz daha büyüktü gibi geldi bana.
Garson başını iki yana salladı :
-Her zaman boğa kaybetmez bayım...

Bebek

30 Aralık 2008 Salı

Adamın biri misafirliğe gitmiş. Akşam olunca haliyle sormuşlar :
-Pardon arkadaş, demişler karı-koca. "Bizim odada mı yatarsın, bebeğin odasında mı, yoksa boş bir odada mı?
Adam düşünmüş :
-Karı-koca nın yanında yatılmaz, bebekte uyanır ağlarsa uykusu kaçacak, ben boş odada yatarım, demiş.
Sabah olunca adam elini yüzünü yıkamış, bir de bakmış çok güzel bir kız adama havlu tutuyor.
Adam:
-Kızım senin ismin ne? diye sormuş.
Kız :
-Bebek amcacığım ya sizin isminiz?...
Adam :
-Eşek kızım eşşşeeek...

Enayi Değilim

29 Aralık 2008 Pazartesi

Arabasını park edip lokantaya giren adam, çıktığında arabasını akordeona dönmüş bir halde bulur.Cam sileceğinin altında bir kağıt vardır.Kağıdı açtığında, şu satırlarla karşılaşır :
-Ön vitesle geri vitesi şaşırıp arabanıza sert bir şekilde çarptım. Arabanızda gördüğünüz gibi büyük hasar var. Olayı gören kimseler de şu an, ben bu satırları yazarken çevremde toplanmış bulunuyorlar ve bu kağıda adımı ve adresimi yazdığımı sanıyorlar.Ne halin varsa gör, o kadar enayi değilim!

Bakan Karısı

28 Aralık 2008 Pazar

Bakanlardan birinin ölmesiyle başka bir milletvekili onun süresini doldurmak üzere seçilmişti. Adam hemen karısına telefon ederek, bu haberi vermek istedi :
-Bir bakan karısı olmak ister miydin? diye sordu.
Karısı biraz düşündü sonra:
-Hangisinin?

Bakan

27 Aralık 2008 Cumartesi

Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet :
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti.Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!

İki Vakte Kadar

26 Aralık 2008 Cuma

Eski deyimle basur (yeni ve bilimsel söylenişiyle hemoroit) çekenler bilir, çok ıstırap veren bir hastalıktır. Adamcağız da hemoroitten öyle çekmiş ki...Derken biri Kahve telvesi sür deyince, bir yerlerden kahve bulmuş.Bol bol koyup pişirmiş.Sonra da avuçladığı gibi sürmüş.Sürmüş ama...Ağlaya sızlaya doktora koşmuş. Soyunmuş, eğilmiş.Doktor da eğilmiş, bakarken...Hasta sormuş :
-Ne var doktorcuğum? Ne gördün?
-Vallahi iki vakte kadar bir yol görünüyor.Birde uzun boylu birinden toplu para alacaksınız.Haaa Bir de mektup var.

Romantizme Bak

25 Aralık 2008 Perşembe

Hayvanat bahçesinde iki ahtapot kollarını birbirine sarmış, dolaşıyorlardı.Erkek ahtopot eğildi, hafif sesle dişi ahtapotun kulağına fısıldadı :
-Ne güzel bir gece, değil mi sevgilim?...Mehtap, yıldızlar, sen, ben...Ve bu güzel gecede seninle ikimiz böyle kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola dolaşıyoruz.

HANGİSİ DAHA AÇIKGÖZ

24 Aralık 2008 Çarşamba

Çok akıllı geçinirdi.Kapısında "ikinci kez gelen hastalardan yarım ücret alınır"yazılı doktora girdi.Gülerek :
-Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mı beni?dedi.
Doktor da güldü :
Tabii, hatırlamaz olur muyum?
Eeee? Muayene etmeyecek misiniz?İlaç vermeyecek misiniz?
Hayır gerekmez...Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin...

Üç Kez

23 Aralık 2008 Salı

Ava çıkmış adam, başına gelenleri anlatıyormuş :
-Ormanda ilerlerken, karşıma kocaman bir Ayı çıkmaz mı?Çifteyi doğrultacak vakit yok!..Silahı bir kenara attığım gibi başladım kaçmaya.Fakat Ayı peşimde!Benden hızlı koşuyor.Bir ara ayının sıcacık nefesini ensemde hissettim.O kadar yaklaşmıştı.Derken Ayının ayağı kaydı, yere düştü...Fırsat bu fırsat, tabana kuvvet arayı açtım.Ama Ayı toparlandı, kalktı, bana yetişti.Yine nefesi ensemde... Pençesini uzatsa omuzumdan yakalayacak.Allahtan tam o sırada yine Ayının ayağı kaydı, yere düştü.Talih bana gülüyor!Hızımı arttırabildiğim kadar arttırdım, yeniden arayı beşyüz metre kadar açtım.Tanrı sizi inandırsın arkadaşlar, Ayı yine bana yetişti.Yine nefesi ensemde...şansa bakın...Ayının tekrar ayağı kayıp yere düşmez mi?
Serüveni dinleyenlerden biri dayanamamış :
-Sen de çok yürekliymişsin kardeşim!...Hayvan bana üç defa nefesi enseme gelecek kadar sokulsa, çok ayıptır söylemesi, ben korkumdan altıma ederim.
Avcı dönüp ters ters sözünü kesene bakmış :
-Lafı karıştırma yahu! Ayı üç kez neyin üstüne bastı da ayağı kayıp yere düştü sanıyorsun?

Ameliyat Yeri

21 Aralık 2008 Pazar

İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar.Delikanlının tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına fısıldar :
-Sevgilim sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.
Delikanlının gözleri parlar.
-Göster canım göster.
Kız eliyle uzak bir yeri göstererek :
-Bak şu ilerde görünen sarı bina var ya, onun üçüncü katı....

Tek Asker

20 Aralık 2008 Cumartesi

Manevra varmış.Temel elde tüfek yerde yatıyormuş.Komutan gelip sormuş :
-Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel?
Temel cevaplamış.Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan.Temel bunları da cevaplamış.
Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse?deyince.
Temel dayanamamış ve :
-Habu memleketin tek askeru ben miyum komitanum daa!

Temel, Amerikalı ve Japon..

19 Aralık 2008 Cuma

Temel, Amerikalı ve Japon oturuyor. Birden bir telefon çalar. Temel bakar çalan yeni aldığı cep telefonu değil. Amerikalıya bakmış elini kulağına koymuş kendi kendine konuşuyor. Temel herhalde deli diye düşünmüş. Merakdan sormuş. "Abi sen deli misin nesin, kendi kendine konuşuyorsun." Amerikalı "Bizdeki teknoloji sizdekinden gelişmiştir. Elimize bir mikrochip koyup konuşuyoruz." Temel bozulmuş haliyle. Bir daha çalmış telefon. Bakmış Temel'in telefonu değil. Amerikalının da değil. Bakmışlar ki Japon kendi kendine konuşuyor. Konuşma bittikten sonra sormuşlar. "Deli misin sen arkadaş" diye. Japon da kendi teknolojilerinin dünyadaki en gelişmiş teknoloji olduğunu söylemiş. Ağıza ve kulağa bir chip koyarak konuştuklarını söylemiş. Temel ile Amerikalı bozulmuş. Temel bunu üzerine bir gaz bombası atmış. Amerikalı ile Japon sormuşlar Temel'e: "Kardes ne yaptın sen, ayıp olmuyor mu?". Temel de: "Yok bişey ya, fax çektim de" demiş.

Temel Yatıya Kalırsa

17 Aralık 2008 Çarşamba

Temel, Dursun'a yatılı ziyarete gitmiş. Yemişler, içmişler sıra yatmaya gelmiş. Dursun: "Bak Temel, yatak odandan tuvalete gitmek için bizim odadan geçmen gerekecek. Bu olmasın istiyorsan şimdiden tuvalete git de gece gelmesin." Temel: "Tuvaletim yok. Merak etme, gelse de tutarım zaten." demiş. Ardından yatmışlar ama gece yarısı Temel fena halde sıkışmış. Yatak odasından geçmek de istemiyor. Bakmış pencerede bir saksı. İçinde çiçek var. Çiçeği toprağıyla birlikte çıkarıp hacetini gidermiş, toprağı tekrar yerine koyup uyumuş ve ertesi sabah da çekip gitmiş. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Dursun Temel"i aramış telefonla: "Temel, nereye sıçtın çabuk söyle, 4 ev değiştirdik, hala kokuyor"

Temel ve Titanik

15 Aralık 2008 Pazartesi

Titanik battığında üç kişi kurtulur. İngiliz, Fransız ve Temel. İngiliz sadece golf sopasını, Fransız sadece golf topunu, Temel de hamsi konservesini kurtarabilmiştir. Bunların canları çok sıkılmış. Fransız, hadi golf oynayalım demiş. İngiliz de katılmış. Temel de çok sevinmiş, "Sonra da benim hamsiyi yeriz, ama ben nasıl oynandığını bilmiyorum" deyince, "Çok kolay, sopa, top ve delik lazım" demişler. İngiliz: "Bende sopa var." Fransız: "Bende de top var.", Temel: "Ben oynameyrum." demiş.

Temel ve Seks

11 Aralık 2008 Perşembe

Temel'e sormuşlar. "Hangi tür seksten hoşlanırsın?" Temel cevap vermiş: "Toplu seksten". "Neden?" demişler. Cevap vermiş: "Kaytarması kolay oluyor"

Temel Balığa Çıkar

10 Aralık 2008 Çarşamba

Bir gün Temel balığa çıkar. İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar. Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar. Temel dua etmeye başlar. "Tanrım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım" der. Hava bir zaman sonra düzelir. Temel evine dönmeye başlar. Bir taraftan da balıklara bakar ve içinden "Bu balıklar fazla, yarısını dağıtsam olur" der. Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar ve "Bu balıkların yarısı da çok fazla, ben bunların çeyreğini dagıtsam olur" der. Biraz daha zaman geçer, Temel tekrar balıklara bakar. Tam o sırada hava tekrar bozulur. Temel kafasını gökyüzüne diker ve şöyle der. "Haçen sen de şakadan hiç anlamiysun."

Temel Bilim Adamı

9 Aralık 2008 Salı

Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir. Amerikalılar anlatmaya başlar: "Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır. Sıra Türkiye'ye gelir ve Temel başlar anlatmaya: "Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağı indik ama birşey bulamadık. Öyleyse atalarımız cep telefonu kullanmışlardır.

Temel'in Çocukları

8 Aralık 2008 Pazartesi

Temel'in 8 tane çoçuğu varmış. Ama hepsi de birbirinden salak, gerizekalıymış. Temel ve karısı Fadime doktora gitmişler, durumu anlatmışlar. Biz artık çocuk istemiyoruz demişler. Doktor bunlara 1-2 kutu prezervatif vermiş. Nasıl kullanılacağını falan anlatıp yollamış. Neyse bunlar kullana kullana bir gün prezervatifleri kalmamış. Temel kara kara düşünmeye başlamış. Fadime "Dur ben sana dantelden örüvereyim" demiş. Ölçüyü falan almış 1-2 gün içinde örmüş. Aradan 9 ay geçmiş. Temel ile Fadime'nin 1 çocukları daha olmuş . Zamanla çocuk büyümüş, 9-10 yaşlarına gelmiş. Ama nasıl bir çocuk, zeki mi zeki, fırlama mı fırlama. Önceki 8'ine hiç benzemiyor. Tüm sınavlarda birinci, sporda tüm şehrin en iyisi, köyün en zeki, en atılgan çocuğu olmuş. Bir gün Temel kahvede otururken sormuşlar. "Ya Temel senin 9 çocuğun 8'i deli mi deli, bu sonuncusu nasıl oluyor da bu kadar akıllı oluyor?" Temel gerine gerine cevap vermiş. "Süzme o, süzme..!"

Mustafa Denizli

7 Aralık 2008 Pazar

Mustafa Denizli, İtalya yenilgisinden sonra İtalya milli takımı teknik direktörü Zoff'un yanına gitmiş. "Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de bizi yendiniz?" demiş. Zoff, "Çok kolay, zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim" demiş ve İnzaghi'yi çağırmış. İnzaghi'ye "Oğlum söyle bakayım, senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?" İnzaghi biraz düşünmüş, "Tabii ki ben oluyorum" demiş. Denizli bundan çok etkilenmiş. Kampa döner dönmez Alpay'ı çağırmış. "Alpay, sana bir soru soracagim. Bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?" Alpay biraz düşünmüş, işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan Şükür'ü bulmuş. "Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?" Hakan cevap vermiş: "Benim tabii ki". Alpay sevinçle Mustafa Denizli'nin yanına dönmüş: "Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış." Denizli hoca köpürmüş: "Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap İnzaghi idi".

Civciv

2 Aralık 2008 Salı

Adamın biri yolda bir civciv bulur. Kanı kaynar onu alır. Ertesi gün uçakla seyahat etmesi gereklidir. Civcivi havaalanında koynuna saklar ve uçağa biner. Yeri bir rahibenin yanıdır. Bir süre sonra civciv adamın koynundan aşağılara kayar. Adam da civcivin rahat nefes alabilmesi için fermuarını açar ve civciv kafasını fermuardan dışarı çıkarır. Bunu gören rahibe, adama dönerek şöyle der: "Afedersiniz bayım, bu işlerden fazla anlamam ama galiba yumurtalarınızdan biri çatlamış."