Kızamık

31 Mayıs 2008 Cumartesi

KIZAMIK 
Bey, telefonu açıp seslendi :
-Alo...Doktor Bey, bizim oğlan kızamık. 
-Biliyorum, dedi doktor, dün sizin eve girip gerekli şeyleri söyledim, kendisini kimseyle temas ettirmeyin ve.. 
-Ama doktor bey, oğlan hizmetçiyi öpmüş bir kere... 
-Ya bu fena işte...Öyleyse hizmetçiyi de karantinaya almalı. 
-Doktor bey, bir şey daha var, sonra hizmetçiyi bende öptüm... 
-O... İşler çatallaştı, hastalık herhalde size de bulaşmış olmalı.
-Ya..sonra ben karımı öptüm... 
-Ne diyorsun be? Öyleyse ben de kızamık olacağım demek...

Müşteri memnuniyeti

30 Mayıs 2008 Cuma

Adamın biri, yeni açılan lüks büyük mağazaya gitmiş, satıcı kıza yaklaşmış:
- Bir kravat almak istiyorum.
Satıcı kız son derece şirin bir tavırla:
-Beyefendi, bizde müşteriyi memnun etmek esastır. Kravat ipekli mi olacak yünlü mü?
- İpekli.
- O zaman lütfen birkat yukarı buyrun, ipekli kravatlar bir kat yukarıda.
Adam bir kat yukarı cıkmış, başka bir satıcı kız:
-Ben ipekli bir kravat almak istiyorum.
- Beyefendi, kravat düz mü olacak, desenli mi?
- Desenli.
- Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, desenli kravatlar bir kat yukarıda, lütfen üst kata buyurun. Adam bir kat daha cıkmış. Yeni bir satıcı kıza:
- Ben ipekli ve desenli bir kravat almak istiyorum.
- Desenler çizgili mi, çicekli mi olacak?
-Çizgili.
-Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, çizgili kravatlar bir kat yukarıda, lütfen bir kat yukarı buyurun. Adam bir kat daha cıkmış.Çizgiler kalın mı, ince mi, bir kat yukarı. Zemin açık mı, koyu mu, bir kat yukarı derken 35. kata gelmiş. Öfke ile satıcı kızın yakasına yapışmış:
- Ben ipekli, ince çizgili, zemini koyu, bir kravat istiyorum.
- Kravatı bu elbiseyle mi kullanacaksınız?
- Hayır, evdeki elbisemle.
- Beyefendi, bizde müşteriyi memnun etmek esastır, bir uyumsuzluk olursa firmamızın prensiplerine ters düşer, lütfen evden öbür
elbisenizi alır gelir misiniz?
Adam büyük bir öfkeyle asansöre gitmiş. O sırada asansörün kapısı açılmış, içinden gene çok sinirli bir adam çıkmış. Bir elinde bir klozet kapağı, belden asağısı da çıplak:
- İşte popom, işte evdeki tuvaletin klozet kapağı. Verecekseniz verin artık lan şu tuvalet kağıdını...

Patateeeeesss

29 Mayıs 2008 Perşembe

FBI gizli ajan eksikliğini giderebilmek için ajan seçmeleri yapmaya karar vermiş. Ve hergün üçer kişi çağırıp aralarından birini ajan olarak himayelerine alıyorlarmış. Seçimlerin 3. günü Temel' de katılmış. Yanındada bir ingiliz ve bir amerikan varmış. Bunlardan ilk olarak kamuflaj olmalarını istemişler. İçinde sadece bir çuvalın bulundu boş bir odaya sokmuşlar ve burada gizlenmelerini söylemişler. İlk önce ingiliz girmiş. 5 dk. sonra odaya giren bir yetkili gitmiş içinde ingilizin saklandığı çuvala tekme atmaya başlamış. Hemen çuvalın içinden bir ses gelmiş: " Miyaw, miyaw." İngilize ilk testi başarıyla geçtiğini söyleyip amerikan' ı odaya koymuşlar. Amerikan' da aynı çuvala saklanmış. Biraz sonra yine odaya giren yetkili gitmiş ve çuvala bir tekme atmış. Çuvalın içinden: "Hav, hav." diye bir ses gelmiş. Amerikan' ıda tebrik edip Temel' i odaya koymuşlar. 5 dk. sonra odaya giren aynı görevli gitmiş çuvala bir tekme atmış. Ama hiçbir ses gelmemiş. Bir daha atmış yine tık yok. Bir daha bir daha derken en sonunda çuvaldan cılız bir ses yükselmiş: " Patateeeeesss"

Hadım

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Eski bir devirde İngiliz, Fransız ve Türk arkadaşlar haremin camından içeriyi
gözetlerken yakalanmışlar. olayı öğrenen Padişah çok sinirlenerek hepsinin
mesleğine göre hadım edilmesine karar vermiş. İngilize mesleğini sormuşlar;
-Terziyim...
-Kesin makasla,
Fransıza sormuşlar;
-Oduncuyum...
-Kesin baltayla,
Bu sırada Türk gülmekten katılıyormuş. merakla sormuşlar;
-Ya neden gülüyorsun, biraz sonra hadım olacaksın...
-ben dondurmacıyım, yalaya yalaya nasıl bitireceksiniz onu merak ediyorum...

Temel'in Teknoloji Rekabeti

27 Mayıs 2008 Salı

Temel, Amerikalı ve Japon oturuyor. Birden bir telefon çalar. Temel bakar çalan yeni aldığı cep telefonu değil. Amerikalıya bakmış elini kulağına koymuş kendi kendine konuşuyor. Temel herhalde deli diye düşünmüş. Merakdan sormuş. "Abi sen deli misin nesin, kendi kendine konuşuyorsun." Amerikalı "Bizdeki teknoloji sizdekinden gelişmiştir. Elimize bir mikrochip koyup konuşuyoruz." Temel bozulmuş haliyle. Bir daha çalmış telefon. Bakmış Temel'in telefonu değil. Amerikalının da değil. Bakmışlar ki Japon kendi kendine konuşuyor. Konuşma bittikten sonra sormuşlar. "Deli misin sen arkadaş" diye. Japon da kendi teknolojilerinin dünyadaki en gelişmiş teknoloji olduğunu söylemiş. Ağıza ve kulağa bir chip koyarak konuştuklarını söylemiş. Temel ile Amerikalı bozulmuş. Temel bunu üzerine bir gaz bombası atmış. Amerikalı ile Japon sormuşlar Temel'e: "Kardes ne yaptın sen, ayıp olmuyor mu?". Temel de: "Yok bişey ya, fax çektim de" demiş.

Temel Dursunun Evinde Kalırsa

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Temel, Dursun'a yatılı ziyarete gitmiş. Yemişler, içmişler sıra yatmaya gelmiş. Dursun: "Bak Temel, yatak odandan tuvalete gitmek için bizim odadan geçmen gerekecek. Bu olmasın istiyorsan şimdiden tuvalete git de gece gelmesin." Temel: "Tuvaletim yok. Merak etme, gelse de tutarım zaten." demiş. Ardından yatmışlar ama gece yarısı Temel fena halde sıkışmış. Yatak odasından geçmek de istemiyor. Bakmış pencerede bir saksı. İçinde çiçek var. Çiçeği toprağıyla birlikte çıkarıp hacetini gidermiş, toprağı tekrar yerine koyup uyumuş ve ertesi sabah da çekip gitmiş. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Dursun Temel"i aramış telefonla: "Temel, nereye sıçtın çabuk söyle, 4 ev değiştirdik, hala kokuyor"

Temel ve Golf Oyunu

25 Mayıs 2008 Pazar

Titanik battığında üç kişi kurtulur. İngiliz, Fransız ve Temel. İngiliz sadece golf sopasını, Fransız sadece golf topunu, Temel de hamsi konservesini kurtarabilmiştir. Bunların canları çok sıkılmış. Fransız, hadi golf oynayalım demiş. İngiliz de katılmış. Temel de çok sevinmiş, "Sonra da benim hamsiyi yeriz, ama ben nasıl oynandığını bilmiyorum" deyince, "Çok kolay, sopa, top ve delik lazım" demişler. İngiliz: "Bende sopa var." Fransız: "Bende de top var.", Temel: "Ben oynameyrum." demiş.

Toplu Seks - Temel Fıkrası

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Temel'e sormuşlar. "Hangi tür seksten hoşlanırsın?" Temel cevap vermiş: "Toplu seksten". "Neden?" demişler. Cevap vermiş: "Kaytarması kolay oluyor

Temel Balığa Çıkar.

Bir gün Temel balığa çıkar. İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar. Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar. Temel dua etmeye başlar. "Tanrım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım" der. Hava bir zaman sonra düzelir. Temel evine dönmeye başlar. Bir taraftan da balıklara bakar ve içinden "Bu balıklar fazla, yarısını dağıtsam olur" der. Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar ve "Bu balıkların yarısı da çok fazla, ben bunların çeyreğini dagıtsam olur" der. Biraz daha zaman geçer, Temel tekrar balıklara bakar. Tam o sırada hava tekrar bozulur. Temel kafasını gökyüzüne diker ve şöyle der. "Haçen sen de şakadan hiç anlamiysun.

Temel Bilim Adamı

23 Mayıs 2008 Cuma

Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir. Amerikalılar anlatmaya başlar: "Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır. Sıra Türkiye'ye gelir ve Temel başlar anlatmaya: "Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağı indik ama birşey bulamadık. Öyleyse atalarımız cep telefonu kullanmışlardır.

Temel - Karadeniz Fıkraları

Temel'in 8 tane çoçuğu varmış. Ama hepsi de birbirinden salak, gerizekalıymış. Temel ve karısı Fadime doktora gitmişler, durumu anlatmışlar. Biz artık çocuk istemiyoruz demişler. Doktor bunlara 1-2 kutu prezervatif vermiş. Nasıl kullanılacağını falan anlatıp yollamış. Neyse bunlar kullana kullana bir gün prezervatifleri kalmamış. Temel kara kara düşünmeye başlamış. Fadime "Dur ben sana dantelden örüvereyim" demiş. Ölçüyü falan almış 1-2 gün içinde örmüş. Aradan 9 ay geçmiş. Temel ile Fadime'nin 1 çocukları daha olmuş . Zamanla çocuk büyümüş, 9-10 yaşlarına gelmiş. Ama nasıl bir çocuk, zeki mi zeki, fırlama mı fırlama. Önceki 8'ine hiç benzemiyor. Tüm sınavlarda birinci, sporda tüm şehrin en iyisi, köyün en zeki, en atılgan çocuğu olmuş. Bir gün Temel kahvede otururken sormuşlar. "Ya Temel senin 9 çocuğun 8'i deli mi deli, bu sonuncusu nasıl oluyor da bu kadar akıllı oluyor?" Temel gerine gerine cevap vermiş. "Süzme o, süzme..!

Yumurtalar

22 Mayıs 2008 Perşembe

Adamın biri yolda bir civciv bulur. Kanı kaynar onu alır. Ertesi gün uçakla seyahat etmesi gereklidir. Civcivi havaalanında koynuna saklar ve uçağa biner. Yeri bir rahibenin yanıdır. Bir süre sonra civciv adamın koynundan aşağılara kayar. Adam da civcivin rahat nefes alabilmesi için fermuarını açar ve civciv kafasını fermuardan dışarı çıkarır. Bunu gören rahibe, adama dönerek şöyle der: "Afedersiniz bayım, bu işlerden fazla anlamam ama galiba yumurtalarınızdan biri çatlamış.

Futbol Fıkrası

Mustafa Denizli, İtalya yenilgisinden sonra İtalya milli takımı teknik direktörü Zoff'un yanına gitmiş. "Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de bizi yendiniz?" demiş. Zoff, "Çok kolay, zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim" demiş ve İnzaghi'yi çağırmış. İnzaghi'ye "Oğlum söyle bakayım, senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?" İnzaghi biraz düşünmüş, "Tabii ki ben oluyorum" demiş. Denizli bundan çok etkilenmiş. Kampa döner dönmez Alpay'ı çağırmış. "Alpay, sana bir soru soracagim. Bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?" Alpay biraz düşünmüş, işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan Şükür'ü bulmuş. "Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?" Hakan cevap vermiş: "Benim tabii ki". Alpay sevinçle Mustafa Denizli'nin yanına dönmüş: "Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış." Denizli hoca köpürmüş: "Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap İnzaghi idi".

Sakın Yeme - Doğu fıkrası

21 Mayıs 2008 Çarşamba

SAKIN YEME
Diyarbakır tren garından İstanbul'a gelmek için yola çıkmıştı Haso ileReşo.Trende birlikte yolculuk yaptıkları bir yolcuyu muz yerken gördüklerinde, muzun ne menem bir şey olduğunu merak ettiler.Trenin durduğu ilk istasyonda birer muz satın aldılar. Tedbir olsun diye Reşo :
-Haso, sen yemeyesen ben yiyacağım bana birşey olursa sen yardımcı olacaksın, der.Reşo muzu ısırır ısırmaz tren tünele girer. Reşo bağırır :
-Ula Haso sakın yemeyesen, ben yemişem, kör olmuşam!

Hüdayi Altıntaş

Önce Kaçanları Yiyelim - Deli Fıkrası

ÖNCE KAÇANLARI YİYELİM
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında :
-Şunlara son bir test yapalım da gorelim akılları başlarına gelmiş mi, demişler.Bunun uzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve :
-Buyrun beyler, yiyiniz, demişler. Delirlerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş.
-Önce kaçanları yiyelim, öburleri nasıl olsa duruyor!

Yanında Bacım Yoktur - Doğu Fıkrası

20 Mayıs 2008 Salı

YANINDA BACIM YOKTUR
Doğu illerinden birinde gariban bir Kürt'ü bir diskoteğin kapısına dikip :
-Damsız geleni içeriye sokmayacaksın, demişler.
Derken, gecenin bir saatinde, boynunda altın kolye, bileğinde künyesiyle delişmen bir Kürt delikanlısı dayanmış kapıya.
Görevli delikanlı :
-Kusura bakma ama, sen içeri giremezsin, diyerek kesmiş yolunu.
Beriki, adamı bir yandan eliyle iterek sormuş :
-Niye giremeyeyim ulan!
Gariban cevap vermiş :
-Yanında bacım yoktur.

Nasıl Bilirsin - Deli Fıkrası

NASIL BİLSİN
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir hastanın oturmuş, birşeyler yazdığını gördü :
-Kolay gelsin, ne yazıyorsun?
-Mektup yazıyorum efendim.
-Yaaa...Kime yazıyorsun?
-Kendime...
-Peki, ne yazılı mektupta?
-İlahi doktor bey, deli misiniz siz?Mektubu daha almadım ki...İçinde ne yazdığını bileyim.

Yardımsever - Asker Fıkrası

YARDIM SEVER
Normandiya çıkartması sırasında bir İngiliz subayı, çiftlikte bir evin kapısını çaldı.Kapıyı açan şişman kadına :
-Madam, dedi.Acaba biraz süt verebilir misiniz?
Kadın pek üzgün :
-Vallahi damla bile yok, ne varsa hepsine sabahleyin askerler el koydu.Ama siz bizim müttefiklerimizsiniz.Sizi boş çevirmek istetemem.Size kendi sütümden vereyim, der.
Ve iri bir kavun büyüklüğündeki memesini çıkardı.Bu manzaradan irkilen İngiliz subayı, yanındaki arkadaşına döndü, şunları söyledi :
-İyi ki kadından sıcak su istemedik!..

Anneniz Ne Diyor? - Asker Fıkrası

Çok genç bir İngiliz subayı, general olan babasının yanında yaverdi, yaşlı bir albaya emri iletmekle görevlendirildi
-Babam birliğinizi şu karşıki tepenin yamaçlarına çekmenizi söylüyor, efendim, dedi.
Yüzü moraran albay da şöyle dedi :
-Demek öyle söylüyor!Peki anneniz ne diyor?!...

Mırıldanırsanız Hatılrarım - Adamın Bir Fırkası

19 Mayıs 2008 Pazartesi

MIRILDANIRSANIZ HATIRLARIM
Adamın teki bara gider ve barmenden 1 whisky ister. Barmen whiskyi verir, tam o sırada barın taa öbur koşesinden bir tavşan koşa koşa gelir ve sol ayağını adamın whiskysinin içine sokar ve kaçar. Adam koşar kıllanır ve yeni bir whisky daha ister. Yine aynı tavşan koşa koşa gelir ve sol ayağını içkiye sokup kaçar. Adam yine tiksinir ve 1 tane daha yeni içki ister ve yine aynı tavsan gelir. Adam sonunda dayanamaz ve barmene :
-Şu demin kosup sol ayağına whiskyme batıran tavsanı gördünüz mü?, der.Barmen :
-Hayır ama bir de piyaniste sorun o bilir belki, der.Bunun üstüne adam gidip piyaniste :
-Şu sol ayağını whiskime sokup kaçan tavşanı biliyor musunuz?, der, piyanist de cevap verir :
-Hayır ama belki biraz mırıldanırsanız hatırlarım!

Evlenirken Neredeydi

EVLENİRKEN NEREDEYDİN?
Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses :
-Binme, bu uçak düşecek!
Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş.
İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış :
-Uçak düştü kurtulan olmadı!
Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında :
-Binme bu trene, raydan çıkacak!
Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş :
-Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı...
Allahına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses :
-Bu otobüse binme, freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış :
-Sen kimsin yahu?
-Ben senin iyilik meleğinim!
Adam iyice kızmış :
-Ulan evlenirken neredeydin!

Hüseyinciğim Bir Gelir misin? - Adamın Biri Fıkrası

Bir gün bir adam bir karı-kocanın kapısına gelir.Adam doktordur ve anket yapmak için gelmiştir. Kapıyı çalar evin beyi gelir.Anketi kabul eder. Anket çok guzel gider ama 3. soruyu adam bilemez.
Soru 'Eşcinsellik hakkında ne biliyorsunuz?' Adam :
-Ben fazla birşey bimiyorum ama karım çok bilgilidir bu konularda, der. Anketi yapanda :
-Karınızı bir çağırabilir misiniz, der.Adam da :
-Hüseyincimmmm bir gelir misin? der

Evdeki pazar - Adamın Biri Fıkrası

18 Mayıs 2008 Pazar

EVDEKİ PAZAR
Kulakları duymayan bir adam hastanede yatan bir arkadaşını ziyarete gitmek istemiş.Düşünmüş ben ne sorarım, o ne cevap verir, diye.Klasik cevaplara göre konuşmayı tasarlamış, cümlelerini zihninde hazırlamış."Nasılsınız" derim, o da "İyiyim" der.Bende, "Oooh ne güzel" der, devam ederim.Hastaneye gidip arkadaşının başucuna varmış.
-Nasılsın, iyi misin?
-Ölüyorum.
-Oooh, ooh ne iyi.Ne ilaç veriyorlar?
-Zehir.
-O ilaç çok iyidir.Doktorun kim?
-Azrail.
-Ondan iyi doktor yoktur.

Köpeğin Çanağı - Adamın Biri Fıkrası

KÖPEĞİN ÇANAĞI
Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak şu ricada bulunur :
-Pek susadım, buralarda su bulamadım, lütfen bana bir bardak su verir misiniz?
Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak, kısa bir tereddütten sonra :
-İstersen ayran getireyim, der.
Adam bu teklifi teşekkürle kabul ettikten az sonra, çocuk bir çanak ayran getirir.
Adam ayranı içtikten sonra çocuk :
-İstersen daha getireyim, der.
-Zahmet olur yavrum.
-Hayır, zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik!
Bunun üzerine, adam iğrenerek, elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır :
-Anne, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı!

Güle Güle - Aşk Fıkrası

GÜLE GÜLE
Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa'nın resmi önünde dua ediyor.
-Tanrımın anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver.Güle güle anneanne...
Bir anlam verememiş bu duaya...Ancak ertesi gün acı haber gelmiş.Anneenne sizlere ömür...
Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada :
-Tanrım anneme babama uzun ömür ver.Gülegüle büyük baba...
Ertesi gün büyük baba mort...
Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada :
-Tanrım anneme uzun ömür ver.Güle güle baba...
Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmip yatmış.Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri...Sapasağlam.
Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağluyor.
-Ne oldu hanım.
-Bizim postacı, demiş hanım.Ne iyi adamdı.Bugün haber aldım.Ölmüş!!!!

Randıman Alamadım - Aşk Fıkrası

17 Mayıs 2008 Cumartesi

RANDIMAN ALAMADIM
Altı aylık gelinin ağrımadık yeri yoktu.Şikayetleri anlatmakla bitmeyince, genç damat müdahale etti:
-Yani doktor bey, kısacası, ben bundan hiç randıman alamadım!

İkimzie de Yeter - Aşk Fıkrası

İKİMİZE DE YETER
Evlenme teklif ettiği kızdan red cevabı alır :
-Ama ben sizi sevmiyorum ki!
Delikanlı istifini bozmadan cevaplar :
-Olsun, benim aşkım ikimize de yeter!

Pisi Pisi - Aşk Fıkrası

Kocası seyahatten vaktinden önce dönen kadın, sokak kapısının açıldığını duyunca, heyecan ve korku içinde sevgilisini karyolanın altına saklamıştı .Ne var ki, karyolanın somyası eskimiş, telleri çıkmıştı.Üstünde kadınla kocası sağa sola döndükçe o çıkık teller karyolanın altındaki sevgilinin şurasına burasına batıverdi.Adamcağız o acıyla "Ah!" diye bağırınca yataktaki koca pirelendi.Karyolanın altına eğilip seslendi :
-Kim var orada?
-Miyav miyav, diye ses geldi aşağıdan...
Çok geçmeden yine yatakta hareket...Ve alttaki telden canı yanan sevgilinin feryadı :
-Offff!...
Ve koca yine sordu :
-Kim o?
-Miyav miyav...
Üçüncü "Ah" da yataktan fırladı koca, eğildi karyolanın altına :
-Kim var orada?
-Kedi dedik ya...
............................................

Ne Koysaydım - Adamın Biri Fıkrası

16 Mayıs 2008 Cuma

Adam sünnetçi dükkanının vitrinine çalar saat koymuş biri de merak etmiş :
-Yahu sünnetçi vitrininde çalar saatin işi ne?
Sünnetçi fena fena bakmış :
-Yani vitrine ne koyaydım?

Takmıyorum - Adamın Biri Fıkrası

TAKMIYORUM
Adamin biri şidddetli ishal şikayetiyle Çapa Hastanesine basvurur.İşlemleri devam ederken karışan kağıtlar sonucunda adamı psikiyatri servisine havale ederler. Aradan 15 gün geçip taburcu olma günü gelince arkadası bizim adamı karşılamaya gelir.
-Nasil oldu geçti mi ishal? der arkadaşı.
Bizimki ise :
-Hayır geçmedi ama artık takmıyorum.

Piramit Bırakmıştı - Adamın Biri Fıkrası

PİRAMİT BIRAKMIŞTI
Adamın birine sormuşlar :
-Köpeğinin adını niye mısır koydun.O da demişki :
-İlk geldiğinde bizim eve de sizin eve bıraktığı küçük piramitlerden bırakmıştı...

Dolmakalem - Adamın Biri Fıkrası

15 Mayıs 2008 Perşembe

Adamın biri çok çapkınmış.Çiçekten çiçeğe konarken olan olmuş, bastonu kırılmış (zührevi bir hastalık kapmış). Soluğu hemen doktorda almış.
Doktor :
-Korktuğunuz kadar önemli bir şey değil, demiş.Dediğimi yaparsanız kısa zamanda eski sağlığınıza kavuşursunuz.Tam onbeş gün süreyle cinsel organınızı sabah akşam bir bardak süte batırın.Onbeş gün sonra hiçbir şeyciğiniz kalmayacak.
-Peki, demiş adam.O gece karısı sabırsızlıkla yatakta onu beklerken adam banyoya girmiş.Bir bardak sütü alıp doktorun tavsiyesini uygulamaya başlamış.
Karısı bir beklemiş, iki beklemiş, üç beklemiş...Bakmış ki kocasından ses soluk yok, dosdoğru banyoya gitmiş, pat diye açmış kapıyı ki ne görsün?
-Hayret doğrusu kocacığım, demiş şaşkınlıkla, Onun bir dolmakalem gibi doldurulduğu kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi doğrusu!

Can Sıkıntısı - Adamın Bir Fıkrası

CAN SIKINTISI
Sol gözü takma olan adam otobüse binmişti.Otobüs kalabalık hava sıcaktı.Bir süre sonra sıcaktan bunalan, terleyen ve canı sıkılan adam, takma gözünü çıkardı, havaya atıp tutmaya başladı.
Durumun biraz sonra farkına varan yanında oturanlar dehşetle irkildiler :
-Ne oluyor yahu!...
Adam gayet sakin gözü atıp tutmaya devam ederek cevap verdi :
-Hiç, burada canım sıkıldı da ön taraflarda yer var mı diye bakıyordum!...

Eşek - Adamın Biri Fıkrası

Adamın biri misafirliğe gitmiş.Akşam olunca haliyle sormuşlar :
-Pardon arkadaş, demişler karı-koca.Bizim odada mı yatarsın, bebeğin odasında mı, yoksa boş bir odada mı?
Adam duşünmüş :
-Karı-koca nın yanında yatılmaz, bebekte uyanır ağlarsa uykusu kaçacak ben boş odada yatarım, demiş.
Sabah olunca adam elini yüzünü yıkamış, bir de bakmış çok guzel bir kız adama havlu tutuyor.
Adam:
-Kızım senin ismin ne?diye sormuş.
Kız :
-Bebek amcacığım ya sizin isminiz?...
Adam :
-Eşek kızım eşşşeeek.

Bektaşi Bu Yaa... - Bektaşi Fıkrası

14 Mayıs 2008 Çarşamba

Müthiş bir fırtına patlamıştı.Yolcuların hepsi perişan durumdaydı.Bunların arasında bir de Bektaşi vardı.
Baktılar, Bektaşi, Allah'a yalvarıp yakarmaya başlamıştı :
-Adını bilmediğim bir evliyaya bir koç adıyorum.Yeter ki fırtına dinsin...
Bektaşi'nin yakarması kaptanın tuhafına gitmişti :
-Hayret! Hiç adını bildiğin bir evliya yok mu?
-Yok olur mu, elbette var! diye cevap verdi Bektaşi.Var da, hepsini birer kez aldattım...

Bekliyorum - Bektaşi Fıkrası

Canlardan birine, Ramazanda sormuşlar :
-Erenler kaç tane oruç tuttun?
-Henüz nasip olmadı.Tuzak kurdum bekliyorum.

Bektaşi ve Sofu - Bektaşi Fıkrası

Koyu sofu bir adamcağızla Bektaşi, bir başka kente gitmek üzere bir kervana katıldılar. Sofu, ikindi üzeri namaz kılacağını söyledi. Bektaşi :
-Geç kalırsan kervanı kaçırırsın ; onun için sünneti bırak da yalnız farzı kılıver, diye öğüt verdi.
Bektaşi'nin sözüne uydu adam. O gece bir yerde konakladılar. Ertesi sabah sofu, Bektaşi'ye sitem etti.
-Dün bana sünneti kıldırmadın, gece rüyama Peygamber Efendimiz girdi.
Bektaşi adamın sözünü ağzına tıkadı :
-Daha ne istiyorsun! Farzı da bırak rüyana bu kez Tanrı girsin!

Komik Tabelalar ve REsimler





Karşıdaki Duvarın Çivisi - Deli Fıkrası

13 Mayıs 2008 Salı

Delinin biri, çiviyi tersine çevirerek sivri tarafına vura vura duvara çakmaya başlamış.
Onun bu halini gören başka bir deli işe karışmış :
-Baksana, yahu! Sen yanlış bir iş görüyorsun.Bu çivi karşıki duvarın çivisi olacak galiba, demiş.

Canlı Gazete - Deli Fıkrası

Başhekim, akıl hastanesinin bahçesinde dolaşıyordu, bir ara baktı, bir kalabalık gözüne çarpmıştı.Hemen oraya seğirtti.Deliler bir halka oluşturmuş, ortada dönüp konuşan birini dinliyorlardı :
-Papendreu seçimleri kaybetti.Hastaneye kaldırıldı...Bulgar zulmü devam ediyor.Zorla yollanan soydaşlarımızın sayısı seksen bine ulaştı...Federasyon kupasını Beşiktaş kazandı...
Başhekim bu işten hoşlanmış :
-Ne yapıyorlar bunlar böyle? diye sormuş.
-Efendim, demişler.Ortadaki deli kendinin gazete olduğunu sanıyor, haberleri bildiriyor.
Başhekim daha da hoşlanmış.Dolaşmasını sürdürmüş.Az ileride birde ne görsün! Sekiz, on deli iplerle sımsıkı birbirlerine bağlanıp bir köşeye atılmamış mı!
-Onlar mı, okunup da iadeye gidecek eski gazeteler efendim...

Beş Var - Deli Fıkrası

İki deli arasında konuşma :
-Saat kaç?
-Beş var
-Kaça beş var?
-Bilmiyorum, akrebini kaybettim.

Komisyon - Doktor Fıkrası

12 Mayıs 2008 Pazartesi

Kadının biri doktoru yolda durdurup sordu :
-Köşe başındaki zengin çocuğunu iyileştirmek için sanıyorum çok para alıyorsunuzdur.
Doktor :
-Alırsam alırım, dedi.Sizi ilgilendirir mi?
Kadın :
-Nasıl ilgilendirmez!...Çocuğu yaralayan taşı oğulum atmıştı, bunu unutmayın.

Ali Doğan Çakmak

İki Vakite Kadar - Doktor Fıkrası

Eski deyimle basur (yeni ve bilimsel söylenişiyle hemoroit) çekenler bilir, çok ıstırap veren bir hastalıktır. Adamcağız da hemoroitten öyle çekmiş ki...Derken biri Kahve telvesi sür deyince, bir yerlerden kahve bulmuş.Bol bol koyup pişirmiş.Sonra da avuçladığı gibi sürmüş.Sürmüş ama...Ağlaya sızlaya doktora koşmuş. Soyunmuş, eğilmiş.Doktor da eğilmiş, bakarken...Hasta sormuş :
-Ne var doktorcuğum?Ne gördün?
-Vallahi iki vakte kadar bir yol görünüyor.Birde uzun boylu birinden toplu para alacaksınız.Haaa Bir de mektup var.

Bak Hele - Doktor Fıkrası

Doktor, hastasını uyarmış :
-Bakın, sonra söylemediydi demeyin, bu uyku haplarına devam edecek olursanız, sizde alışkanlık yaratır.
Hasta bilgiç bilgiç gülümsemiş :
-Sen ne diyorsun Doktor Bey! Ben bu hapları evelallah yirmi yıldır alırım, hiçbir alışkanlık yaptığını görmedim daha!

Bir Tarafımızda İsa - Ünlü Fıkrası

11 Mayıs 2008 Pazar

Sakıp Sabancı Ağa'ya bir gün demişler ki :
-Ağa bu dünyada her şey güllük gülüstanlık.Nereye baksak her tarafta senin şirketleri, fabrikaları görüyoruz (marSA, yünSa, lasSA, toyotaSA).Burada işin iş.Ya diğer tarafta ne olacak, orada ne yapacaksın, nasıl kurtulacaksın zebanilerden?..
Sakıp Ağa gülmüş :
-Öte yanda da işimizi sağlama aldık.Bir tarafımızda iSA, diger tarafımızda muSA.

Doktor Benim - Şöför Fıkrası

Şoför çarptığı yayayı teselli eder :
-Şansınız varmış, size çarptığım yer tam doktorun karşısı.
Yerdeki inleyerek cevaplar :
-İşte o doktor benim.

Sinekler - Karadeniz Fıkrası

Temelle Dursun bir gün kamp yapmak için ormana giderler.Gece yatarken sinekler ısırdığı için Temel Dursuna :
-Ula Tursun battaniyeyi üzerine çekte sinekler ısırmasın, der.Bir aralık Temel gözünü açar ve ateş böceklerini görür. Hemen Dursuna seslenir :
-Ula Tursun kalk sinekler ellerine el fenerlerini almışlar bizi arayiler.

İsmail Karayücel

Nah Vardur - Karadeniz Fıkrası

10 Mayıs 2008 Cumartesi

Temel'in askerliğini yaptığı bölükte bir askerin babası ölmüş.Komutanlar bu acı haberi o askere nasıl söyleyelim diye düşünürlerken Temel'i görmüşler."Hah demişler bunu ancak Temel'e söyletiriz", demişler ve Temel'i çağırmışlar. Temel'e :
-Temel arkadaşın Ahmet'in babası ölmüş.Bunu kendisine alıştırarak ancak sen söylersin. Ahmet'i çağır ve bunu kendisine söyle, demişler.Temel Ahmet'e bağırarak :
-Ula Ahmet çabuk pura kel.
Ahmet :
-Ne var Temel, der.Temel :
-Emicen varmidur?
-Vardır.
-Dayın varmidur?
-Vardır.
-Anan varmidur ?
-Vardır.
-Baban varmidur ?
-Vardır.
-Nah vardur...

Abdullah Tepekesici

Sperm Bankası Soyuldu - Karadeniz Fıkrası

Temelle Dursunun canı sıkılmış ne yapalım derken birden akıllarına Amerikaya gitmek gelmiş.Trabzon limanından gizlice Amerikaya giden bir gemiye binmişler.Newyorkta özgürlük anıtını gördüklerinde yakalanmamak için gemiden atlayıp yüzerek kıyıya çıkmışlar.Newyork sokaklarında iki üç gün gezdikten sonra acıkmışlar.Paraları olmadığı için kara kara düşünürken birden akıllarına banka soymak gelmiş.Hani filimlerde izleriz ya!Temel ve Dursun önlerine ilk gelen Bank yazılı bankaya girmişler.Karşılarında büyük bir kasa.Temel başlamış kasayı açmaya ve 1 saat kadar sonra kasayı açmış ve kasadan bir kase muhallebi çıkmış Temel ve Dursun hayretler içerisinde kalmışlar fakat yapacak birşey yok ve muhallebiyi yemişler!Fakat kasanın içinde bir kasa daha var!Bu sefer Dursun başlamış kasayı acmaya ve 1 saat sonra kasa açılmış ve yine bir kase muhallebi!Bu böyle olacak gibi değil... ve bu işten vaz geçmişler.Ertesi gün Newyork Times ta bir haber "dünyanın en büyük sperm bankası soyuldu!!!"

Çay Elinden öteye - Karadeniz Fıkrası

Venedikte deney yapan bilim adamları insanların beyninden parça alarak etkisini görmek için söyledikleri kelimelere bakıyorlar.Bir İtalyan kobay başlıyor :
-Huano mito.
Beyninden biraz parça alıyorlar tekrar başlıyor :
-Huano mi.
Biraz daha parça alıyorlar :
-Huan.
Beyninin son parçasını alıyorlar ve adam başlıyor :
-Çay elinden öteyi gidelim yali yali.....

Enayi Değilim - Şöför Fırkası

9 Mayıs 2008 Cuma

Arabasını park edip lokantaya giren adam, çıktığında arabasını akordeona dönmüş bir halde bulur.Cam sileceğinin altında bir kağıt vardır.Kağıdı açtığında, şu satırlarla karşılaşır :
-Ön vitesle geri vitesi şaşırıp arabanıza sert bir şekilde çarptım.Olayı gören kimseler de şu an, ben bu satırları yazarken çevremde toplanmış bulunuyorlar ve bu kağıda adımı ve adresimi yazdığımı sanıyorlar.O kadar enayi değilim!

Arabanızı Yenileyin - Sarhoş fıkrası

Şoför benzin pompasına gelir :
-Yağı yenileyin, der.
Sonra çalımla ekler :
-Nasıl buluyorsun benim arabayı?
Pompacı istifini bozmadan cevaplar :
-Bana kalırsa yağınızı değil de arabanızı yenileyin.

Mutlaka Sarhoştur - Sarhoş Fıkrası

Yaşlı ve çirkin bir kadın soluk soluğa karakola gelip şikayetçi olur :
-Adamın biri beni bir saattir izliyor, kendimi buraya zor attım, galiba sarhoştu memur bey, der.
Polis çirkin kadını tepeden tırnağa süzüp cevaplar :
-Galiba değil, mutlaka sarhoşmuş, belli.

Fıkra: Sert Kovboy

2 Mayıs 2008 Cuma

SERT KOVBOY
Bir kovboy çiftliğine dönmektedir.Bindiği atı yeni satın almıştır.Atın üstünde bir gün evvel evlendiği genç bir kadını da getirmektedir.Sel yatağı boyunca ilerlediklerinden, kötü bir rastlantı sonucu at kayar.
-Bir, der kovboy kısaca.
Ve on dakika sonra at yine bir yoldan sapma yapar.
-İki, der kovboy.
Biraz daha ileride, at bir engel karşısında, az kalsın dengesini kaybeder gibi olur, bu kez kovboy ne bir, ne iki der.Kadını attan indirir ve :
-Üç, der!
Ve bir tabancayla atı öldürür.
Genç evli kadın, dehşete düşmüştür.İtiraz etmekten kendini alıkoyamaz.
-Herşeye karşın, biraz sert, yapmamalıydın! 
Ve kovboy sayar :
-Bir!

Şemsiye

ŞEMSİYE
Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış.Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş.
O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş.Eri çağırarak :
-Bu ne küstahlık, demiş.Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş.
-Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!
Neye uğradığını anlamayan er :
-Başüstüne, diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş :
-Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?

Hepsi Birden

HEPSİ BİRDEN 
Oymakbeyi, izci adaylarını karşısına toplamış, onlara izciliğin ilkelerini anlatmaya çalışıyordu :
-Bakın çocuklar, dedi.Bir izci, her gün, hiç olmazsa bir kez birine yardımcı olmalıdır.Hastalara...Yaşlılara...Muhtaçlara...Her sabah okula geldiğiniz zaman size birgün önce nasıl bir iyilik yaptığınızı soracağım.Tamam mı? 
Ertesi sabah Oymakbeyi çocukları toplayıp sordu :
-Söyleyin bakalım...Dün ne gibi bir iyilik yaptınız? 
Bütün çocuklar, hep bir ağızdan :
-Yaşlı bir kadının karşıdan karşıya geçmesine yardım ettik efendim. 
Adamcağız şaşırdı :
-Hepiniz mi? 
-Evet efendim, hepimiz birden. 
-Neden? 
Çocuklardan biri cevap verdi :
-Kadın karşıdan karşıya geçmek istemiyordu, ondan efendim!

HEP BOĞA MI?

HEP BOĞA MI?
İspanya'da tatilini geçiren turist, restoranda tipik bir İspanyol yemeği yemek istemişti. Listeyi uzun uzun inceledi.Cojano adı dikkatini çekti.Ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.Parmağını basıp, garsona işaret etti.Garson bir tabak içerisinde yemeğini getirdi.Nefis bir şeydi ama içindekinin ne olduğunu çıkaramadı.Bir çeşit etti ana ne?...Garsonu çağırdı ve sordu...Garson anlattı :
- Bugün boğa güreşlerine gittiniz mi bayım?
- Evet...
- İşte bu yediğiniz yemek bugün arenada öldürülen boğanın yumurtalıklarından yapıldı.
Adam ertesi gün gene aynı restorana gitti.Tadı damağında kalan yemeği Cojano'yu bir kez daha istedi.Lezzetle yedi.Artık ahbap oldukları garson hatır sormaya geldi :
- Nasıl memnun kaldınız mı bayım?
- Kaldım kalmasına ama bir şey dikkatimi çekti.Dün yediğim Cojano biraz daha büyüktü gibi geldi bana.
Garson başını iki yana salladı :
- Her zaman boğa kaybetmez bayım...

AMELİYAT YERİ

AMELİYAT YERİ 
İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar.Delikanlının tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına fısıldar :
-Sevgilim sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.
Delikanlının gözleri parlar.
-Göster canım göster.
Kız eliyle uzak bir yeri göstererek :
-Bak şu ilerde görünen sarı bina var ya, onun üçüncü katı....

Açık Büfe

1 Mayıs 2008 Perşembe

> Dort yakisikli, Amerika'da bekar barlarindan birine gitmisler.. Yalniz
> insanlar, yalniz gecelerinde bir seyler bulabilmek icin giderler bu
> barlara.. Onun icin adi "Bekar Bari"dir zaten..
> Masaya oturmuslar ki, yan masada muhtesem bir kadin.. Boyle bir kadin
> nasil yalniz kalabilir.. Masalarina davet etmisler.. Ickiler, sohbet
> ve
> delikanlilarin, iclerinden geceni aynen disa vuran gozleri..
> Kadin "Anliyorum, hepiniz geceyi benimle gecirmek icin can
> atiyorsunuz,
> ama dordunuzle birden olmaz. Icinizden birini secerim, isterseniz"
> demis..
> "Kabul" demis delikanlilar.. "Nasil sececeksiniz?.."
> "Teskilatlarinizi goreyim" demis kadin.. Dordu de teskilatlari masanin
> uzerine uzatmislar. Kadin inceleye dursun, barin kapisindan iceri iki
> escinsel girmis. Salonun ote yaninda bir masaya oturmuslar. Birisi
> "Ben
> soyle bir bakayim bakalim etrafa, ne var ne yok" diye dogrulmus..
> Dolasirken, uzerinde dort teskilat masayi gormus.. Kosarak arkadasinin
> yanina donmus.. "Kalk, cabuk kalk, hemen obur tarafa gidelim.."
> "Ne var" demis, oturan escinsel.. "Ne var, bu heyecan ne?.."
> "Daha ne olsun" demis, soluk soluga gelen.. "Ote yanda acik bufe
> var!.."

ALKOL

> Sarisin yildiz adayi, ustu acik kirmizi arabasini gecenin bir vakti
> iyice
> tenhalasmis ve loslasmis Hollywood Bulvari'nda hizla surerken trafik
> polisi cevirdi..
> "Hanimefendi, ehliyetiniz lutfen.."
> "Ehliyet nedir, afedersiniz?."
> "Kredi karti buyuklugunde bir karttir, hanimefendi. Uzerinde resminiz
> vardir."
> Sarisin yildiz adayi cuzdanini cikardi, icinden bir yigin kart
> dokuldu.
> Uzerinde resmi olani buldu, uzatti.
> Polis "Tesekkur ederim" dedi, "Simdi de ruhsatiniz lutfen.."
> Sarisin mahcup mahcup sordu gene..
> "Ruhsat nedir?.."
> "O da deyim yerinde ise arabanizin kimlik kartidir. Genelde torpido
> gozunde durur" diye sabirla yanitladi, polis..
> Sarisin torpido gozune uzandi. Orada gercekten oyle bir kart vardi.
> Onu
> da
> polise uzatti.
> Polis ehliyet ve ruhsati inceledi. Ikisi de mukemmeldi. Gorunurde her
> sey
> normaldi ama ortada da bir gariplik vardi.
> "Bir dakika lutfen" dedi sarisina ve motosikletinin yanina gitti,
> telsizle
> merkezdeki nobetci arkadasini aradi.. Olanlari anlatti.
> Merkezdeki sordu:
> "Kadin sarisin mi?.."
> "Evet!.."
> "Mavi gozlu mu?.."
> "Evet!.."
> "Super mini mi giyiyor?.."
> "Evet.."
> "Gogusleri kazagindan firliyor mu?."
> "Evet.."
> "O zaman hemen arabanin yanina git ve fermuarini indir."
> "Ne cildirdin mi sen?.. Ben bunu nasil yaparim" diye bagirdi trafik
> polisi.
> "Sen git dedigimi yap" dedi, merkezdeki..
> Trafik polisi sarisinin yanina geldi, fermuarini indirdi..
> "Neee" diye bagirdi, sarisin.. "Gene mi alkol muayenesi.."